Abdurrahim Kılıç

Abdurrahim Kılıç

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda bu ısrar niye?

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda bu ısrar niye?

Daha önce yazdım, bir daha yazma ihtiyacı hissediyorum.

Şu Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilen kariyer düzenlemesi hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor?

Öğretmenleri uzman, başöğretmen ve düz öğretmen diye sınıflandırınca eğitim-öğretim çıtamız mı yükselecek, bu yükselme beklentimizin somut ölçütü ne?

Eğitim-öğretim alanında her şey çok güzel, hatta muhteşem gidiyordu da öğretmenlerin uzman, başöğretmen sıfatı almaması eğitim-öğretimi fena mı aksatıyordu?

Bazı öğretmenler “Düzöğretmen” olmak istemedi de “Neden herkesin bir kariyeri var da bizim yok!”mu dediler?

Şimdi öğretmenler odasında bazıları uzman, bazıları başöğretmen olacak. Sınavı veremeyen ya da henüz on yılını dolduramamış öğretmenler “Düzöğretmen” olacak! Bu durum iş ortamının huzurunu, birliğini, düzenini bozmayacak mı?

Veliler özellikle ilkokullarda gelip “Ben, çocuğumu uzman öğretmen okutsun, istiyorum!” diye talep ederse ne yapılacak, nasıl karar verilecek?

Kendini alanında muhteşem yetiştirmiş, alanına tam hakim bir öğretmen sınava girmedi veya sınav günü hastalandı veya aslında pek de kendi alanını ilgilendirmeyen (Eğitim bilimleri sadece bir kısmı hariç) soruları yapamadı diye başarısız mı olacak, “düzöğretmen” mi diyeceğiz?

Uygulanmaya çalışılan Meslek Kanunu’na üstelik her sendika istisnasız karşı iken, bu ısrar neden? Bildiğim kadarıyla yandaş diye eleştirilen Eğitim-Bir de, muhalif diye bilinen Eğitim-Sen, Eğitim-iş, Türk eğitim-Sen de bu uygulamaya karşı çıkıyor. Diğer nicelik olarak küçük olan sendikalar da karşı.

Şimdi çarşı karşı, sendika karşı, üye karşı ise bu uygulamanın ısrarcısı kim ve ne mantıkla ısrarında diretiyor? Bunun izahı var mı?

Yok, öğretmenlerin özlük haklarında ve maaşlarında iyileştirme yapılmak isteniyorsa bunca tantanaya gerek var mı? Ne camiye ne kiliseye yaranamadınız oysa!

Önce öğretmenlerin yaz tatilini resmen zehir ettiniz, onları beklenmedik yerden vurarak strese koydunuz. Saatlerce ekranlara, bilgisayarlara, sanala mahkûm ettiniz. Eğitim böyle bir şey mi sizce? Şimdi hizmet içi veya dışı fark etmez eğitim dediğiniz şey böyle bir şey mi?

Bazı sendikalar da eylem kararı almış. Kendi kararları ve mücadele pratikleridir ama anlam da veremiyorum. Niye mücadele etmek hep bir kesimin payına, kaymağını yemek diğer kesimin payına düşüyor ki?

Bedel ödemek pek de hoş bir şey değil, niye bazı öğretmenler en doğal haklarına kavuşmak için bedel ödesinler ki? Kimse sakın bana güzelleme yapmaya kalkışmasın! Üstelik bedel ödeyenden çok, ceza verenler o haktan daha kolay ve daha çok nemalanacak, bu da ayrı bir çelişki!

Diğer bir çelişki de Bakanlığın “Sorular kolay olacak!” açıklaması oldu.yani kibarca diyor ki, strese gerek yok, aslında biz de size çıkış yolu açıyoruz, ama bu işe kalkıştık bir kere, ne yapalım!

Sınav, sınavdır ve değerlendirme ölçütlüdür. Dolayısıyla başarı veya başarısızlık üzerinden kazanmak veya kaybetmek üzerine kuruludur. Şimdi uzmanlık veya başöğretmenlik sınavını geçemeyen bir öğretmen, yetersiz olarak görülmeyecek mi acaba?

Sınavda 70 puan alamayınca öğrenci, veli, öğretmen ve en önemlisi kendi gözünde değeri ne olacak? Mesela çok iyi bir edebiyatçı, matematikçi, elektronikçi, bilişimci 70 puanı alamadı diyelim, kötü ve başarısız öğretmen olmayacak mı?

Benimkisi ortamda konuşulanları ve duyulan rahatsızlıkları anlatmak sadece!

Biliyorum, buza yazı yazıyoruz ve takan yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdurrahim Kılıç Arşivi
SON YAZILAR