Fatih Yokuş

Fatih Yokuş

Utanma Duygusu Haya

Utanma Duygusu Haya

 

Utanma duygusu, utanç, utanma, sıklıma manasına gelen Haya İslam dinine göre İmanın bir parçasıdır.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Haya imandadır” (Müslim)

Ar manasına da gelebildiği gibi, edep ve ahlak manasında da kullanılabilir. Tüm canlılardan farklı olarak İnsan, fıtri olarak haya sahibi olmasına rağmen hayatın akışı içinde bu duygusunu muhafaza etme, daha iyi bir seviyeye çıkarma veya hayasını yitirme durumuna gelebilme özelliği ile farklıdır.

Günümüz dünyasında var olan, İslam ülkelerinde giderek etkisini gösteren, toplumun yozlaşmasına sebep veren edep ve hayanın azlığı veya toplumda yeterince önem görmemesi maalesef ülkemizde de kendisini açık biçimde his etmektedir.

Erkeklerin haya’lı olması güzel olmakla beraber kadınların haya konusunda daha titiz olmaları en güzel olanıdır.

Dinen örtünmesi gereken yerleri örtünmeyen ve bunu teşhir eden ister erkek ister kadın olsun İslam’a göre haya sınırını aşmış hayasız bir durum söz konusudur.

Kişi: “Özgürlük”, “Allah’ın yaratığı güzelliği insanlar gösterme”, “Vücut benim kimse karışamaz”, “Moda”, “Herkes yapıyor, benimki mi göze batıyor” ve benzeri bahanelerle kendi teselli etmeye çalışsa da bu hayasızlığın ahrette bir bedelinin olduğu unutulmamalıdır.

Diyarbakır gibi namus konusunda tutucu olan bir kente bayanların karın ve göbeklerini açarak çarşıda dolaşmaları, yırtık pantolonlarla vücutlarını göstermeleri, dar, kot pantolon, pijama ve kapı giymeleri edep ve haya ile izah etmek mümkün değildir.

Çok fazla değil bundan yirmi, yirmi beş yıl önce “Hocam eşim pijama giymek istiyor caiz mı?” diye fevte isteyen bir toplumdan, deniz kenarı değil bir çok şehirde olduğu gibi Diyarbakır’da bu tür giyinme hayra alamet değildir.

Yine günlük kiralık evler, bayan, erkek sınır tanımayan arkadaşlılar, hayasızlığın geldiği boyutu göstermesi bakımından ibretliktir.

Özellikle siyaset aşkı ile gözleri kör, kulakları sağır ve kalpleri hissiz olanlar diye bilir ki “daha önce de bu tür şeyler vardı” deriz ki adama sormuşlar “ İsmin ne?” o “Muuuusa” demiş, ona demişler ki “benim adım da Musa ancak seninki gibi değil” evet gerçekten son on yılda, haya konusunda felaket denilecek seviyeye gelmişizdir. Maalesef tedbir makamı olan iktidar ise bu konuda hiçbir şey yapmadığı gibi Avrupa uyum yasaları işe daha da berbat etmiştir.

Başta demiştim, hayâsızlığın ahrette bir bedeli olacağı gerçeğidir. Allah’ın mülkünde olacak onun nimetleri ile hayatını sürdürecek, onun emrine uymayacak, tövbe etmeyecek ve ceza görmeyeceksin? Öldükten sonra yaptığın karşılığını görmeyeceksin? Çok komik.

Eğer ölüme çare bulabiliyorsa istediği gibi yaşamasına devam etsin, yok eğer bir gün öleceği kesinse o zaman bir defa değil bin defa düşünsün.

Ahrette öyle insan “hakları”, “özgürlükler”, “moda”, “herkes yapıyordu bende yaptım”, “bunca günahlar içinde benim ki ne ki?” Benzeri mazeretlerin hiç birisi geçerli değildir.

Miskalı zerre kadar, yanı en küçük bir iyilik ve kötülüğün (zilzal suresi) kayıp olmadığı mahkeme-ı kubra’da, hayır ve hasanenin tartılacağı ve hayır tartısının hafif olanlarını haviye yanı cehennem ateşinin onları kucaklayan anneleri (Karia suresi) olacağı bir gerçektir.

Ateş ve yanma, geçenlerde hastanenin yanık ünitesine gitmiştim ayakları yanan bir çocuğu görmüştüm, tüm ağrı kesici ilaçlara rağmen onun çektiği acı ve çığlık…

Tavsiyem şu ki kısacık dünya ömrü için ahretinizi tehlikeye atmayın. Şeytan ve nefsin arzularına uyarak örtülmesi gereken yerleri açmayalım, varsa günahlarınızda tövbe edelim. Ölümden sonra dönüş olmadığı gibi tövbeler de kabul olmaz. Yakacağı taş ve insan olan, acıma duygusu olmayan zebanı meleklerinden kendinizi korumak için şimdiden çalışalım.

Selam ve dua ile.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Yokuş Arşivi
SON YAZILAR