Aziz Aydınalp

Aziz Aydınalp

Çocuk sesleri bomba seslerine karışmasa!

Çocuk sesleri bomba seslerine karışmasa!

Hamas’ın İsrail’de düzenlenen bir festivale yapmış olduğu silahlı saldırı ve bu saldırıda sivil insanların hayatlarını kaybetmesi ile başladığını kabul ettiğimiz savaş, bütün acımasızlığı ile sürüyor…
Sivil insanların rehin alınması sonrasında kendi yurttaşlarını koruyamadığı savıyla, iç kamuoyunda güven kaybına uğradığı varsayılan İsrail silahlı güçleri,yeniden itibar kazanmayı,daha çok Filistinli öldürmekte ,daha fazla yıkım yaratmakta arıyorlar maalesef.
Yarın, bugün denilerek başlatılması beklenen kara saldırısı ile 2 haftayı aşkın bir süredir Gazze’ye yapılan ağır bir bombardıman ile uyulmayan savaş kuralları tüm dünyanın gözü önünde sergileniyor!
Sayılara indirgenen insan kayıplarını, çocuklar, kadınlar ve siviller olarak tasnif edilmiş bir halde TV ekranlarından izliyoruz…
4.750 civarında Filistinli,1.500 civarındaki kayıp İsrailliymiş.
Oysa insanlar ölüyor, yaralanıyor,hepimizin gözü önünde bir vahşet yaşanıyor.
Her iki cephede de birbirlerinin kökünü kurutmaya niyet etmiş karar vericiler var.
Bunun olamayacağını oysa en iyi onlar biliyor.
Bir sonraki çatışmanın çatışanlarının, en acımasızlarının o önlerinde anne, babalarını, sevdiklerini kaybeden çocukların arasından çıkacağını; aklını, hırsının önüne koyabilen herkes görebilir.
Netanyahu ve onun Savunma Bakanı ‘Bizi, İsrail’i durduracak, durdurabilecek hiç bir güç yok’, diye göğüslerini yumruklayan görüntüleri sizlere,bizlere sevimsiz geliyor olabilir.
Onların çabası da size bize değil, intikam duygusu içerisindeki insanlara hitap ederek onların desteğini alabilmektir.
İnsanlar ölürken sizlere tuhaf ve acımasız gelen bu yaklaşım, bütün ülkelerde kendilerini, en sağcı ve en milliyetçi tanımlayan parti ve siyasal yapıların ortak özellikleridir.
İnsanlar yaşadıkları şu veya bu travmalarla bunu her zaman bu kadar açık ve net görebilmeleri, anlamaları mümkün olamayabiliyor.
O nedenledir ki kim daha çok ‘savaş’,kim ‘daha fazla savaş’ diye naralanıyorsa, acılı toplumlarda maalesef etkili olabiliyorlar.
‘Barış, bir an önce barış’ diyen insanlar bu nedenlerle seslerini daha gür çıkarmalılar.
Sivil yerleşim yerlerinin, hastanelerin, kilise ve camilerin,okulların havadan günlerce ağır bombardıman altında kalmasının,alt yapının yerle bir edilmesinin,insanların karanlıkta aç ve susuz kalmalarının bir savaş suçu olduğu açık!
Bombaların aydınlattığı bir alanda, bomba seslerine bir kız çocuğunun korkuyla dolu bağrışmasının karıştığı bir görüntüde, bir savaş muhabiri,o kız çocuğunu o ortamdan uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Çocuğun kapalı bir bölüme geçmesi ile ‘şimdi güvende miyiz’ diye sorması, ‘mummy mummy’ diye annesini arayan haykırışı eminim çoğumuzun hafızalarından uzun süre silinmeyecektir.
Çoğu islam ülkeleri olan yaklaşık 35 ülkenin Mısır’da yapmış olduğu toplantıdan bir ‘ateşkes kararının çıkmaması sizce de ilginç değil mi?
Ülkemizde yapılan savaş aleyhtarı gösterilerin bir kısmında atılan sloganlara bakarak bu savaşın din eksenli bir savaş olduğunun kabulü ve bizimde her an savaşa müdahil olmamızın istendiğini sanabilirsiniz!
Nitekim savaşa yönelik yorumlarını bu çerçeveden açıklayan siyasilerimiz de oldu.
Oysa bu savaşın dinsel bir alana sıkıştırılması yerine, ancak;savaşa karşı oluşması muhtemel ‘barış cephesinin’ oldukça genişletilerek sonlandırılması mümkün görünüyor!
Bir İsrail Ordu yetkilisinin kara harekatı için ABD’den gelecek takviyenin beklendiğini açıklaması da, ABD’nin durmakta ısrar ettiği noktayı göstermesi ve İsrail’in askeri gücünün abartılıp, abartılmadığının da değerlendirilmeye açık olduğu görünüyor!
Gazze’de sürdürülen bu insanlık dışı, orantısız savaşı ancak ABD ve diğer batılı ülkelerle İsrail kamuoyunun vicdanı durdurabilir.
O neden Telaviv’de yapılan gösterilerde savaş aleyhtarı İsraillilerin açmış olduğu “Çocuklarımızı bırakın, Netanyahu’yu alın.” pankartını hem çok zekice hem de,tüm ülkelerdeki savaş tamtamcılarına verilmiş çok yerinde bir cevap olarak değerlendiriyorum…
CUMHURİYETİMİZİN 100.YILI KUTLU OLSUN !
Böyle bir coğrafyada Cumhuriyetimizin 100. yıl kutlamalarının ertelenmesini yadırgıyorum.
Ülkemizde her birimizi tebaa olmaktan çıkarıp, bizleri Cumhuriyetin eşit yurttaşları yapan ve bizlere fırsat eşitliğini sunan,
‘29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum…
2023’le ikinci yüz yılına girecek Cumhuriyetimizin Demokrasi ile taçlanmasını ısrarla talep etmemizi ve bundan böyle milletçe en coşkulu bir şekilde kutlanmasını diliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Aydınalp Arşivi

KAPI

28 Mart 2024 Perşembe 00:03
SON YAZILAR