Gül suyuyla yıkanan insanlık mabedi
Selâhaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethetmeden beş yıl önce, Diyarbakır’a, zamanındaki adıyla Amid’e gelir. Amid’in kadınları, Selâhaddin ile görüşmek ve kendilerine bir emanet vermek istediklerini söylerler.
Selâhaddin’in huzuruna kabul edilen kadınlar, “ Ey Sultan, Duyduk ki Kudüs’ün fethini kendine amaç edinmişsin. Biz Sana bir emanet vereceğiz, bu emanete sahip çıkacak mısın” diye sorarlar.
Selâhaddin’den “evet” cevabını alan kadınlar “Biz bir yıldır, şehrimizin en güzel güllerini toplayıp, suyunu çıkarıyoruz. Bu suyu Sana vereceğiz, Kudüs’ü fethettiğinde Mescid’i Aksa’ya süreceksin” derler. O yıllarda Diyarbakır, günümüzün Isparta’sı gibi, bir gül şehriydi.
Selâhaddin Eyyubi, Amid’li kadınlardan aldığı gül suyunu beş yıl boyunca yanında korur ve 1187 yılında Kudüs'ü fethettiğinde, bu gül kokulu suyla Mescid-i Aksa'nın içini yıkatarak şöyle der; “Ben Kudüs'ü fethettiğimde, beni en çok etkileyen husus Amid’li kadınlar olmuştur.”
MS.637 yılından 1967 yılına kadarki bin üç yüz otuz yıl boyunca, sadece 88 yıl Hristiyanların, 1245 yıl da Müslümanların kontrolünde kalan Kudüs, 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşından sonra, tamamen Yahudi İsrail Devleti’nin kontrolüne geçmiştir.
1967 Arap-İsrail savaşından sonra, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’nün silahlı mücadelesi ile Kudüs, aynı zamanda, Filistin için bir milli mesele olmuştur. FKÖ’nün 25 yıllık mücadelesi ile 1993’te İsrail ve Filistin’in birbirlerini tanıdıkları ve başkentinin Kudüs olduğu bir Filistin Devleti’nin kurulmasının kabul edildiği, Oslo antlaşması yapılmış ve 2 binli yıllara kadar da Kudüs bir Filistin ulusal meselesi olmaya devam etmiştir.
İki binli yılların başında, İsrail’in Oslo antlaşmasını askıya alması ve FKÖ’nün efsane Lideri Yaser Arafat’ın ölümünden sonra Kudüs, Filistin için bir milli mesele olmaktan çıkmış, İslami bir gurur vesilesi haline getirilmiştir! Diğer İslam ülkeleri açısından nasıl algılandığı net olmasa da, en azından Türkiye’de algı bu şekildedir.
Arap coğrafyasının Osmanlı egemenliğinden çıkışından itibaren, Filistin ve dolayısıyla Kudüs’ün, özellikle Müslüman Arap ülkelerinin milli meselesi olmadığı açıktır!
Nedenine gelince?
Filistinlilerin genel karakterinde olduğu gibi, FKÖ’nün Filistin ile ilgili bağımsızlık bildirgesinde, kurulacak Filistin devleti için “…Bu devlet, Filistinlilerin kolektif ulusal ve kültürel kimliklerini yaşayabilecekleri, tam bir hak eşitliğini arayabilecekleri bir devlettir. Bu devlette, ifade özgürlüğü ve parti kurma özgürlüğüne dayalı, parlamenter demokratik bir yönetim sistemi aracılığıyla, siyasi ve dini inançları ile insanlık onurları korunacaktır…” denilmektedir!
Şimdi şöyle bir düşünüp değerlendirelim!
Günümüzün hanedanlar, emirlikler ve krallıklar ile idare edilen, petrol zengini Arap ülkelerinin, hangisinin kuruluş bildirgesinde, hak eşitliği, ifade özgürlüğü ve insanlık onuru gibi evrensel hususlar vardır?
El cevap: Hiç birinin!
Bundan dolayıdır ki, hak eşitliği ve ifade özgürlüğü esasına göre kurulacak bir Filistin Devleti, sermaye sahibi Arap Krallıkları ve Emirliklerinin, halklarını kışkırtacağı gerekçesi ile varlıklarının devamı için bir tehdit olarak algılanmış ve bu ülkeler Filistin’in bağımsızlığına hiçbir zaman sıcak bakmamışlarıdır!
Ayrıca Filistinlilerin bağımsızlık mücadelesi veren güçlerinin, 2 binli yıllardan sonra FKÖ ve Hamas olarak ikiye bölünmesiyle de, Filistin meselesi fiiliyatta milli olmaktan uzaklaşmış ve bağımsız bir Filistin hayal olmuştur!
İsrail Devleti’nin kurulduğu 1948’den itibaren, elli yıl boyunca, Filistinliler için milli olan Filistin meselesi, son çeyrek yüzyıldır “ Kudüs Müslümanların onurudur” içerikli sloganlarla, dinsel argümanlı Kudüs meselesine evirilmiştir.
Oysaki Orta çağda, Kudüs’ü Hristiyanlık için onur meselesi yapan Hristiyan devletlerin, İki yüzyıl boyunca, Avrupa’daki bütün Hristiyan devletlerinin katılımıyla oluşturdukları büyük ordularla, Kudüs’e düzenledikleri sekiz haçlı seferi, Kudüs’ü Hristiyan şehri yapmamıştır.
Onun içindir ki, günümüzde dinsel argümanlarla bağımsız bir Filistin’den söz eden devletler ile siyasi kurumların söylemlerinin, samimiyetten uzak, siyasi olmaktan öteye bir şey ifade etmediğini okuyucularımızın takdirine bırakıyorum
Samimi sivil toplum kuruluşları ve başta FKÖ Lideri Yaser Arafat olmak üzere, bağımsız Filistin uğrunda hayatlarını feda eden şehitleri rahmetle anarak, tenzih ediyorum. Ama Selâhaddin Eyyubi’nin, Diyarbakır güllerinin suları ile yıkadığı Mescid-i Aksa sevgisinin, günümüzde siyasi amaçlar doğrultusunda istismar edildiğini ve Kudüs’ün gerçek anlamda sahiplenildiğini söylemek te mümkün değildir.
Bu değerlendirmeyi haklı kılan, son günlerin bir örneğini de paylaşmanın faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Colani ismini kullandığı örgüt liderliği günlerinde “Kudüs’ü fethetme” sloganını ateşli bir şekilde kullanırken, BM Genel Kurulu için gittiği New York’ta, bağımsız bir Filistin Devleti’ni kesinlikle kabul etmeyen, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı ile bir araya gelmiştir. Ve hatta aynı Colani, geçen hafta, Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’in kuzeyindeki el-Cemîliyye mahallesinde, İsrail’den gelen ve Kudüs’te Müslümanları görmeye tahammül etmeyen, Yahudi din adamı hahamlarla birlikte, bir Yahudi İbadethanesinin açılışını yapmıştır.
Denebilir ki, örgüt liderliği dönemindeki Colani’nin Kudüs’e hizmet aşkı, takım elbise giyip Suriye Devlet Başkanı olunca, Yahudiliğe ve dolayısıyla İsrail’e hizmet aşkına evirilmiştir!
Diyarbakırlı Yazar ve Şair Sezai Karakoç’a ait şiirin, biçare Kudüs ve Diyarbakır güllerinin suları ile yıkanmış insanlık mabedi Mescid-i Aksa’nın, huzura olan özlemini dillendiren dizelerini, okuyucularımızın takdirine sunuyorum.
“Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir. / Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir. / Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi / Hani Şam’dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine / Ruhları aydınlatan bir lamba
İfriti döndürecek insana: / Söndürecek canavarın gözlerini / İfriti döndürecek insana……”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.