Aziz ERİM

Aziz ERİM

KARAKOLDA AYNA VAR/

KARAKOLDA AYNA VAR/

Yıl 1973-74 li yıllarıydı oniki, onüç yaşlarındaydım…

Sinemanın altın yıllarını yaşadığı dönemlerdi, bizim de tek eğlencemiz sinemaydı ve bizlerde sinemanın hazını çıkartıyorduk.

Yazlık sinemalar çok eğlenceli ve zevkliydi, en güzel yazlık sinema Yıldız Sinemasıydı, etrafında yapılar olmadığı için hem püfür-püfür eserdi, hem de piknik alanı gibiydi aileler pikniğe gider gibi akşam yemeklerini getirip yazlık sinemada yerlerdi, Yıldız Sinemasında ağaçlar vardı, bir de gözlemlediğim locası olan tek yazlık sinemaydı...

Sinemaya gitmek ne kadar önemliyse, sinema afişleri de o kadar önemliydi, büyük afişlerin yanında filmin çeşitli sahneleri içeren küçük afişlere bakılır ve filme gitmeye karar verilirdi…

Yıldız Sinemasına aileler çoluk-çocuk sinemaya 1-2 saat önceden gelirlerdi, çocuklar oyun oynarlardı aileler gün yapar gibi kaynaşır ahbap olurlardı, diğer yazlık sinemalarda böyle bir olanak yoktu!

Sinemalarda çerez çitlemek ve gazoz içmek çok zevkliydi, o dönemlerde aile filmleri revaçtaydı, kadınlar duygusal oldukları için kendilerden geçip mendil ıslatırlardı, hatta bazen filmin başrolündeki artistleri bile uyarırdılar, bazen de kavuşmalarda alkış-kıyamet kopardı…

Sinema öyle bir eğlence aracıydı ki köylerden toplu halde film izlemek için sinemaya gelirlerdi…

İşte o sinema anektotlardan biri:

Yenişehir sinemasının makinisti Ahmet abi kimsesiz ve yoksul biriydi, sinemanın makinist dairesinde yatacak kadar…

Kendi halinde etliyle-sütlüye karışmayan tüm zamanını sinemada geçiren durgun ve suskun biriydi, ağırbaşlı duruşu vardı. Yani ağır abilerdendi!

Ve sevdaya düşmüş, sevdasına da peygamberdi.

Mahalleden bir arkadaşımızın kız kardeşiyle nişanlıydı.

Nişanlısını da sinemaya gelip-gidişlerde görüp ve sevmişti, kızın babası dünya iyisiydi ve kızını bu garibe verdi… Bizim çocukluk düşüncelerimiz işte; o zamanlar çok tuhaf karşılamıştık kimsesiz birine nasıl kız verilir diye kendi aramızda konuşurduk…

Yüreğin sahibi olur mu?

Yürek bu kime düşerse sahibi odur!

Allah’ı var yani Ahmet abi evine bağlı oldu hep, kız tarafını hiç üzmedi, utandırmadı, hep sevdasına da peygamber kaldı!

Aslolan da o değil miydi?

Ahmet abinin nişanlısı ve ailesi haftanın belli bir günü ailece sinemaya giderlerdi o zamanlar kadınların hamam günleri gibi sinema günleri de vardı…

İşte o gün; gündüzden hazırlıklar yapılır, sigara börekleri sarılır, çörekler, Mardin kahkileri ve çeşit-çeşit çörekler, kurabiyeler hazırlanır, yazlık sinema şölen alanı ve panayıra dönüşürdü…Ailelerin sinema günleri, eğlenceli ve cümbüşlü geçerdi, ailecek sinemaya gitmenin keyfi bir başkaydı, insanlar edepliydiler, söz konusu aileler olunca saygıda kusur etmezlerdi…

Ben ve arkadaşım Muzaffer’de yani (makinistin kayınbiraderi) sinemadayız yerlerimiz ayrılmış…

Biz öncü kuvvetleri gibi önceden gittik sinemaya bizlere ayrılan yerlerde bekçilik yapıyorduk, ön taraflardaa yerlerimiz ayrılmış, ayrılan koltukların bir başında ben diğer başında da Muzaffer oturduk! Gelenlere cevap yetiştirirdik:

—Abi burası aileye ayrılmış şimdi gelirler.

Genelde insanlar olumlu yaklaşıyorlardı, ama nedense köylük yerden gelenler umursamazlardı, işte o zaman teşrifatçılardan yardım alırdık, sinema tıklım-tıklım!

Sinemanın başlama saatleri gündüz 10.30, öğlen sonrası 2 ve akşam saat 20.30’ du… Saat geldi gong vurulmadı, gong vurulmadan film başlamazdı. Dakikalar geçtikçe seyirciler homurdanmaya kızmaya başladılar, epey zaman geçti film bir türlü başlamıyordu… Önce ıslıklar çalmaya, gazoz şişeleri kırılmaya başlandı, sahne şişe kırıkları ile doldu, o da yetmezmiş gibi makiniste sinkaflı küfürler havada uçuştu… Arkadaşım dayanamayıp sağa-sola laf yetiştirmeye çalışıyordu, bende arkadaşımın bu kızgın halini gözbebeklerime kopyalamakla meşguldüm ve kıs-kıs gülüyordum bu haline, o kadar insana laf mı yetişir?

Nedense makinistler ve hakemler en çok küfür yiyen meslek gruplarındandırlar…

Diğer taraftan birileri bağırıyor:

—Ulannn i…e makinist filmi başlat! Ardından ıslıklar naralar küfürler…

Seyirciler durmadan teşrifatçıya soruyorlar

-Hemşerim bu film niye başla mi?

Teşrifatçı da bıkkın bir şekilde

-Abe, makinistin nişanlısı ve ailesi gelecek şimdi başlatır…

Adam homurdanmaya başladı:

- Ee makinistin nişanlısının keyfini mi bekleyecağız hemşerım?

O zaman afişin üstüne makinistin nişanlısı gelecek film geç başlayacağ diye yazsaydınız yav!!!

Ardından sinkaflar sıralandı…

Teşrifatçı el feneriyle diğer arkadaşlarına ışıkla işaretler yolladı, birden iki kişi bitiverdi adamın başında…

Ve teşrifatçı adamın suratına dik dik baktı avazı çıktığı kadar bağırdı:

—Sen ne demeye getirisen ulannn!

Ve kısa devre dedikleri bu olsa gerek, kızılca kıyamet koptu, ayırabilene aşk olsun, şişeler kırıldı, kafalar yarıldı, sandalyeler havada uçuştu kavga sinemanın dışına taştı, sinkaflı cümleler havada uçuştu, sonunda olan oldu, polisler geldi kavgaya katılanları alıp karakolda film bitti!

‘Karakolda ayna var!’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz ERİM Arşivi
SON YAZILAR