Aziz Aydınalp

Aziz Aydınalp

Kaybolan Hayatlar

Kaybolan Hayatlar

Kayıp Giden Hayatlar…

TV’lerde; son 20 günde Irak’ta ki Üs bölgelerine yapılan saldırılar ve bu 20 günde şehit edilen 21 asker haberleri var. Onların ailelerinin sosyal durumları hakkında fikir veren sıvasız evlere asılan bayraklar. Deprem bölgesinde çadırlarda zaten zar zor süren hayatlara eklenen evlat acıları.

Artık bir klasik haline gelmiş benzer acılar sonrasında değiştirilmeden yinelediğimiz sözleri tekrarlayıp üzerimize düşeni yaptık sonucunu çıkarmamalıyız.

Şehit haberleri duymaktan yorulan toplumumuz; bir muhalefet liderinin söylediği gibi artık ’kanı yerde kalmayacak’ sözünü duymak istemiyor, ‘kanlarının yerlere akmayacağı’ yol ve yöntemlerin arayıp bulunmasını, yürekli adımların atılmasını bekliyor.

Akıp giden zaman diliminde pek farkında olmadan hayatlarımızın nasıl kayıp gittiğini yazmayı planlıyordum. Ülke dışında farklı bir coğrafyaya yayılmış üslere yapılan sızma ile şehit olan gencecik çocuklara değinmeden geçmek istemedim.

15-20 yıl önce küçük bir bahçesi olan bir evde yaşadım. Bahçesine meyve ağaçları dikmiştim. Bir müddet sonra pencereden zaman zaman büyüyen ağaçları seyrederdim.

Sonbaharda ağaçlar önce kızıllaşır, sonra yavaş yavaş sarılığa doğru seyredilesi bir renk cümbüşü ile tablo gibi görüntüler yaratan rengârenk yapraklar olur. Sonra bahçeye bakan bahçıvanın, yaprakları doğal gübre diye yine ağaç köklerine yığmasını izlerdim.

Bir müddet sonra bahçede ilkbaharda sadece yaprakların yeşermesini, sonbaharda sararıp solmasını ve dökülmelerini değil. Yaprakları dökülen ağaç dallarının nasıl sopa gibi dümdüz oluşunu izlerdim.

Yine baharda, o hiçbir canlılık belirtisi göstermeyen ağaç dallarının küçük küçük kabartılarla tomurcuklanma belirtisini ilk fark ettiğimde, hele birkaç hafta içerisinde o tomurcukların çiçeklenmeye dönüşünü gördükçe bunun müthiş güzelliği ile aynı zamanda hayatın nasıl geçip gittiğinin tabiattaki izlerini fark ettim.

Ve tabiatın bu muazzam dönüşümünü, kendini yenilemesini fark etmekle birlikte onu daha kaç defa daha izleyebileceğimizi düşündüm. Yılda bir defa gerçekleşen bu görsel şöleni daha kaç defa görebileceğiz? On defa, kim bilir belki Yirmi defa ama kesinlikle Elli defa değil.

Çocuklarımız için de bu böyle. İlk defa yürümeleri, ilk defa baba demeleri, ilk diş çıkarmaları, ilk okul kıyafetini giymeleri, mezuniyetleri, işe girmeleri, nişanlanmaları, evlenmeleri, şanslıysanız çocuklarınızın çocuklarını görmeniz!

Hayat ayaklarımızın altından akıp giderken, toprağa verdiğimiz gencecik çocuklarımızı düşündüm.

Kimisinin geride bıraktığı çocuklarıyla kavuşacakları, özlem giderecekleri beklentileri vardı. Kimisinin evlenip bir ev kuracağı, çoluk çocuğa karışacağı hayalleri vardı.

Hepsi onlar için yalan oldu, geriye bitmeyecek bir özlem, dinmeyecek bir acı kaldı.

Aklıma Virgina WOLF’un ‘Ne hoş güzelliği vardır, Hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin’ sözleri gelir. Ve devamla, ‘Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, Onurlu bir yaşamı seçenlerin’ diye şu hayattan zamansız kayıp giden gencecik insanlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum

16.01.2024/DİYARBAKIR

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Aydınalp Arşivi

KAPI

28 Mart 2024 Perşembe 00:03
SON YAZILAR