Muhammed Hasan Kaya

Muhammed Hasan Kaya

Kaygılarınızı uğurlayın

Kaygılarınızı uğurlayın

Kaygılarımız, vücudumuzun strese karşı verdiği doğal tepkilerdir. Geleceğe karşı duyduğumuz korkularımız ve endişelerimizdir. Mesela kişinin topluluk önünde konuşma yapacak olması duyduğu kaygılardan dolayı karşı tarafa kendisini güvensiz olarak göstermesine neden olur ve topluluktaki çoğunluğun o kişinin konuşmasının bitmesi için dakika sayar hatta onu bile yapmaz kalkar gider bu kadar net, kaygı duyan kişi kendine güveni az olan kişidir. Sürekli söylenirler ‘bu işi başarabilecek miyim ?, sınavı geçebilecek miyim ? , kendimi ifade edebilecek miyim ?’ vs. bunları zaten düşünen kişi ne o işi başarabilir ne de o sınavı geçer, kendinize duyacağınız güven sizin yapacağınız işin büyük bi kısmını başardığınız anlamına gelir ya da işinizin ilk günü, sizi gergin ve korkulu hissetmenize neden olabilir ve daha ilk günden kendinizi ifade edemezsiniz, kötü izlenim bırakıp yapabileceğiniz harika işleri gölgelersiniz ve ardı sıra kesilmez Mobbing’ e kadar devam eder.

Ancak duyduğumuz endişe aşırıysa ve uzun süreli olup yaşamımızı zorlaştırıyorsa bu durum kaygı bozukluklarını da beraberinde getirir. Kaygı bozuklukları diğer adı ile anksiyete, kişilerin çevrelerindeki ya da kendi vücutlarındaki belli uyaranları tehlike ve tehdit olarak yorumlanması sonucu kontrol edilemeyen sıkıntı, korku, endişe ve gerginlik hissetmeleri sonucunda bu hisleri doğuran olay ve durumlardan kaçınma davranışlarına verilen isimdir.

Korku: Duygusal ve fizyolojik bir tepki olan korku, vücudun tehdit altında kaç ya da savaş tepkisidir. Mesela korku, gece sokakta yalnız başımıza dolaştığımızda karşımıza korkutucu bir köpek çıktığında hissettiklerimizdir. Bazı belirtileri vardır;

Çarpıntı

Göğüs ağrısı

Mide bulantısı

Baş dönmesi

Bayılma hissi

Nabzın yükselmesi

Uyuşmalar

Kendi bedenine yabancılaşma

Nefes alamama hissi

Anksiyete: Bu ise gelecekte olabilecek tehditleri düşündüğümüz zaman duyduğumuz gene duygusal ve fizyolojik bir tepkidir. Mesela “evden dışarı çıktığımda bir köpekle karşılaşmaktan korkuyorum” duygusudur. Anksiyetenin nedeni gelecekte olabilecek tehlikelerden kaçmaktır da diyebiliriz. Bununla beraber bazı belirtileri de vardır;

 

Terleme

Ellerde titreme

Uyku problemleri

Nefes alışlarında hızlanma

Kalp atışının hızlanması

Kendini güçsüz hissetmesi

Psikosomatik rahatsızlıklar

Dikkat dağınıklığı

Sinirli ve huzursuzluk hali

Panik: Vücudumuzun strese, tehlikeye veya aşırı heyecana karşı normalin dışında verdiği tepkilerdir. Panik; aşırı duygusal, davranışsal ve fizyolojik korku tepkileridir. Yani karşımızda köpek olmadığı halde sokakta kalbimiz hızlı atmaya başlıyorsa korkmuş ya da kendimizi sersemlemiş hissediyorsak, panik olmuşuz demektir. Anksiyete ve korkuyla belirtileri aynıdır.

Kaygı yalnızca o anınızı berbat etmez, aynı zamanda sizin üç saat sonranıza ya da 5 ay sonranıza bile etki eder ve sizin sağlıklı karar vermenizi engeller. Durup o an kaygılanmak yerine neyi nasıl daha iyi yapacağınızı düşünmek sizin için tek çözüm yoludur.

Kafaya takılacak durumlar yoktur, kafaya takılacak kişiler vardır. Sevdiğiniz biri hakkında olumsuz bir durum yaşandığında tabi üzüleceksiniz ama sevdiğiniz o kişi iyi ve hiçbir sorun olmadığı halde hep kötü şeyler olacağını düşünmek onunla geçireceğiniz güzel anıların bile önüne geçer...

 “Okulunuzun mezuniyetine gitmek üzere hazırlandığınızı hayal edin. Heyecanlı hissediyorsunuz, fakat aynı zamanda da gergin… Ve bu hissi midenizde neredeyse başka bir kalp atışı gibi hissediyorsunuz. Sizi geri çeken bir şey var, çok mutlu olmaktan alıkoyan bir şey… ‘Hayır! Çok mutlu olmamalısın.’ Temkinli olmak daha iyidir, aksi halde kötü bir şey olabilir. Meraklanmaya başlıyorsunuz… ‘Oraya vardığımda, kiminle konuşmalıyım.’ ‘Peki ya kimse benimle konuşmak istemezse ?’

 ‘Ya benim tuhaf olduğumu düşünürlerse ?’… Mekana vardığınızda, birisi size doğru geliyor ve sizinle konuşmaya başlıyor. Ve bu oldukça; zihniniz hızlanmaya, kalbiniz çarpmaya başlıyor, terlemeye başlıyorsunuz… Neredeyse kendinizden ayrıldığınız hissine kapılıyorsunuz… Sanki kendinizin dışına çıkmış, dışarıdan kendinize bakıyormuşsunuz gibi. Kendinizle konuşuyorsunuz: ‘Toparlan !’ Fakat toparlanamıyorsunuz. Ve daha da kötüleşmeye başlıyor… Birkaç dakikalık konuşmanın ardından, konuştuğunuz kişi yanınızdan ayrılıyor ve tamamen bozguna uğramış hissediyorsunuz... Sonucunda geceniz mahvoldu, berbat geçti ve bir daha öyle bir geceniz olmayacak. Neye yaradı ki...

Sanki birisi kafanıza silah dayamış gibi hissetmeyin, biraz sonra uçurumdan atlayacakmış gibi de hissetmeyin... Kaygı ile başa çıkın;

 

Egzersiz yapın

Kafeini bırakın

Düzenli uyuyun

Fiziksel aktivitelerinize ağırlık verin

Bitmeyen düşünceleri dağıtmak için kendinizi oyalayın

Kendinize kesin bir şekilde durmanız gerektiği komutunu verin

Kaygılarınızı yazın

Hayallerinizi düşünün

Durumu değiştirip değiştiremeyeceğinize karar verin

Bitkilerle ilgilenin

Hayvan besleyin

Sevdiğiniz bir yemeği yapın

Derin nefesler alın

Sizi rahatlatan biriyle konuşun

Size ihtiyacı olan kişileri düşünün

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Hasan Kaya Arşivi
SON YAZILAR