Cihan İpek

Cihan İpek

Aydınlanma ve Modernlikten Kaçış

Aydınlanma ve Modernlikten Kaçış

Türkiye'de çağdaş idari reformlara, rönesansa ve modernliğe yönelik ideolojik ve kimliksel ayrımların ötesine geçen, ortak, yaygın bir tedirginlik ve karşı direnç var. Oysa modernlik, çağdaş idari reformlar, düşünce ve eylemin rasyonel ilkelere dayalı biçimde örgütlenmesini sağlayan bir zihniyet yapısı ve aynı zamanda yaşam biçimidir. Fakat Türkiyede hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çağdaş reformlara ve modernliğe karşı işleyen bir arka plan direnci hep var.

Demokratik modern bir yaklaşım, metafiziksel mazeretlere yaslanmadan, öznenin eleştirel öz farkındalık ve sorumluluk üzerinden konumlanmasını gerektir.

Türkiye’de çağdaşlık veya modernlik kavramına yönelik tepkiler, yalnızca geleneksel dini kesimlerle de sınırlı değil, seküler çevreleri de kapsayan yaygın ve çok katmanlı bir direnç var. Toplumun farklı siyasal ve kültürel kesimleri, (demokrat-muhafazakâr, dindar-seküler, liberal-sosyalist) modernliğe dair derin bir çekinceyi, çoğu zaman benzer şekillerde paylaşmaktadırlar. Bu durum, pek bir farklılık göstermeksizin, Türkler ve Kürtler gibi farklı etno-kültürel gruplar arasında benzer şekilde gözlemlenmektedir.

Çağdaşlaşmanın, modernliğin Batılılaşma veya gelenekten kopuşla özdeşleştirilmesi, bu kavrama karşı güvensizliğin temel nedenlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.

Modernlik, özünde düşünce ve eylemin irrasyonel, dogmatik ya da geleneksel otoritelerden arındırılarak, rasyonel ve sistematik ilkeler doğrultusunda yönlendirilmesini hedefleyen bir zihniyet formudur. Bu bağlamda modernlik, bireyin ve toplumun bilişsel ve pratik süreçlerini hem anlaşılır hem de denetlenebilir hale getirmeyi amaçlar. Söz konusu zihinsel tutum, yalnızca bilimsel yöntemin ya da teknolojik ilerlemenin bir sonucu değil, aynı zamanda eleştirel düşünme, bireysel özerklik ve sorumluluk bilinciyle de yakından ilişkilidir.

Demokratik Modernliğin Gereklilikleri Modernlik ile demokrasi arasındaki ilişki, rasyonel kamusallığın inşası açısından belirleyici önemdedir.

Demokratik ve modern bir yaklaşım, siyasal ve toplumsal aktörlerin karar alma süreçlerinde yalnızca kolektif iradeyi değil, aynı zamanda eleştirel özerkliği de esas almasını zorunlu kılar. Bu anlayışta özne, ister bir birey, ister bir siyasal parti, sivil toplum kuruluşu ya da devlet kurumu olsun, kendi hatalarını metafiziksel açıklamalara, tarihsel kaderci yaklaşımlara veya ideolojik tesellilere dayandırmaksızın, kendi sorumluluğu bağlamında analiz etmek durumundadır. Bu sorumluluk bilinci, hem bireysel etik gelişimin hem de kurumsal rasyonelliğin temelidir.

Sonuç olarak, Türkiye’de modernliğe yönelik korkunun, yalnızca kültürel bir tepki değil, aynı zamanda rasyonaliteye ve bireysel sorumluluğa ve hesap verilebilirliğe duyulan yapısal bir güvensizlikle ilintilidir. Bu nedenle modernliği yalnızca Batıcı bir yaşam tarzı veya teknik ilerleme modeli olarak değil, düşünce ve eylemi anlamlandırma biçimi olarak kavramsallaştırmak elzemdir. Dolayısıyla, demokratik modernlik perspektifi, Türkiye'nin siyasal, toplumsal ve bireysel düzeydeki dönüşüm süreçleri için hem normatif hem de işlevsel bir çerçeve sunmalıdır. Gerisi birbirini kandırmadır, kandırmacadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cihan İpek Arşivi
SON YAZILAR