Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Çürüyen Ahlaki Yapımız

Çürüyen Ahlaki Yapımız

Her toplumun bir omurgası vardır. Bence bu kavramı karşılayan bir kelime var o da; ahlak. Ahlak çökerse, ekonomik kriz de siyasi kriz de sosyal çöküş de kapıya dayanır. Bugün Türkiye’nin pek çok şehrinde –küçük esnaftan büyük yatırımcısına kadar– hızla yayılan bir hastalık var: Kısa yoldan zengin olma iştahı.

Eskiden “helal kazanç” diye bir kavram vardı. Alın teri vardı. Sabır vardı. Bugün ise sabırsızlık toplumun DNA’sına kadar işlemiş durumda.

“Nasıl kısa yoldan köşeyi dönerim?”
“Birilerini ikna etsem de şu işe para toplasam?”
“Biraz güven kazanayım, sonra ne olursa olsun…”
Bu sorular artık gizli kapaklı değil yüksek sesle, bazen gururla konuşuluyor.

Son birkaç yılda öyle bir düzen oluştu ki… İnsanlar olmayan şirketlere ortak arıyor. Hiç yapılmayacak projeler için yatırım topluyor. “Kazanç garantili” vaatler dökülüyor ağızlardan.

Sonra?
Olmayan işe inanan insanların paraları buhar oluyor.
Ortada ne proje kalıyor ne de umut…

Bu durum yalnızca birkaç soytarının yaptığı küçük ölçekli dolandırıcılık değil; toplumun ahlaki dokusunun çürümesi.

En acısı da şu: Bu tuzaklara düşenlerin çoğu, ekonomik sıkıntı yüzünden “belki bir umut” diyerek parasını yatıran insanlar.

Bir de işin başka bir yüzü var. Senelerdir mahallede kuyumculuk yapan, herkesin sevdiği, güvendiği insanlar… Bir günde “topladığı altınlarla” ortadan kayboluyor. Her gün bir haber kanalında bu tür bir habere rastlamak normal sayılır oldu.

Peki kaybolan sadece altın ya da para mı? Tabi ki değil. Asıl olan toplumsal güvenin kalbine saplanan bir hançer.

Kuyumcu güvenilir olmalıydı. Mahalle esnafı bir nevi halkın emanetçisiydi. Ama bu yeni dönemde güven, bazıları için fırsata dönüşmüş durumda: “Biraz güven topla, parayı da topla, sonra kaybol.”

İşte bugün karşı karşıya olduğumuz trajedi tam olarak bu. Sorun ekonomik değil, ahlaki. Sorun sistem değil, kötü niyetler.


Sorun sadece dolandırıcıların varlığı değil, onların bu kadar kolay çoğalabileceği bir toplumsal zemin oluşması. Ne oldu bize? Biz neler yaşıyoruz bu devirde?

Her şeyin ölçüsü para oldu. Saygınlık para ile ölçülüyor. Başarı kısa sürede edinilen servetle eş tutuluyor. Para, para hem de kısa yoldan para kazanma arzusu… Hal böyle olunca, yıllarca çalışarak bir yerlere gelmeye inanan insanlar kendini “enayi” gibi hissetmeye başlıyor. Bu his bile başlı başına toplumsal çöküşün en net göstergesi. Sonuç ortada işte. Birbirini kandıranlar, insanları dolandıranlar çoğaldıkça çoğaldı. En güvendiğin arkadaşın, komşun, yıllardır alışveriş yaptığın kuyumcu, hatta akraba bile dolandırıcı oluyor bu sistemde.

Abarttık mı acaba diye düşünenler olabilir. O zaman akşam haberleri açın bir izleyin. Yorum sizin.

Peki ne yapacağız.

Evet, denetim artırılmalı.
Evet, dolandırıcılar ağır cezalar almalı.
Ama bunlar buzdağının görünen kısmı.

Asıl mesele şu soruya cevap vermekte: Bu toplum neden bu kadar kısa yoldan zengin olma arzusuna kapıldı?

Ekonomik sıkıntılar mı?
Evet.
Ama sadece bu değil.
Değer sisteminin çöküşü.
Emek kültürünün kaybolması.
Helal–haram ayrımının ortadan kalkması.
Toplumsal bencillik ve bireysel hırsın atık normalleşmesi hatta kutsanması…

Bunlar çözülmeden, hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın sonuç değişmez. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı ekonomik paket ya da kredi desteği değil. Ahlaki restorasyon.

Gençlere yeniden sabrı öğretmek. Kolay paranın bir gün mutlaka ateşe döndüğünü hatırlatmak. Emeğin değerini geri getirmek. Temel insani değerleri yeniden diriltmek.

Bir toplumun medeniyeti lüks binalarıyla, yatlarıyla ya da kişi başı düşen milli gelirle değil, ahlakıyla ölçülür. Biz ahlakın çöküşünü izlerken görmezden gelirsek, yarın çocuklarımız daha büyük enkazların altında kalacaktır. Benden söylemesi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR