Birsen İnal

Birsen İnal

EĞİTİM ŞART! EĞİTMELİ KADIN

EĞİTİM ŞART! EĞİTMELİ KADIN

 

“bir kadını ortadan ikiye böl… yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk

duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu! yarısı rivayettir, yarısı gece…” Cemal SÜREYA

Söze Cemal Süreya’nın dizeleri ile başladım ama devamı aşk ile getiremeyeceğim. Zira toplumun cinnet hali yaşadığı bu son günlerde, gün yoktur ki birden fazla kadın cinayeti haberiyle sarsıldığımız…

Kadın var ki adına türküler yakılır, kadın var ki yokluğuna ağıtlar dizilir, kadın var ki bakışına gergefte nakış işlenir, kadın var ki şiire mısra olur ve kadın var ki sevgisi mor dağların zirvesi, kadın var ki çığlığı yüreklerde bıçak yarası, ağzı mühürlü, gözleri kör, kulağı sağır… Daha da sayabiliriz kadın var ki… kadın var ki…

Adına türkü yaktığınız, yokluğuna ağıt dizdiğiniz, bakışına gergefte nakış işlediğiniz kadını; “severim de döverim de… eksik etek… saçı uzun aklı kısa” diyecekseniz, kıskandığınız için her türlü özgürlüğünü sınırlandıracaksanız, bir materyal gibi görecekseniz, yerinin erkekten sonra geldiğini düşünecekseniz lütfen ne adımıza türkü yakın ne yokluğumuza ağıt dizin ne de bakışımızı gergefte nakış nakış işleyin. Biliyor musunuz yârim-anam-bacım dediğiniz biz kadınlar siz en sevdiklerimizin bu tutumları yüzünden ne acılar çekiyoruz (çektiriyorsunuz) bu hayatta?

Oysa ki bir materyal gibi gördüğünüz, her türlü özgürlüğünü sınırlandırdığınız, dokunuşlarıyla katmaya çalıştığı her noktaya, barikatlar kurduğunuz ve git gide hayattan daha da soyutlaştırılmaya çalıştığınız biz kadınlara başka bir pencereden bakarsanız, birçok rengi bir arada sunabilecek canlılıktayız…

Bir fırça darbesi maviden sonsuz bir gökyüzü boyayabiliriz yine bir fırça darbesi yeşilden kocaman bir orman yaratabiliriz, bir yumruk büyüklüğündeki yüreğimize sığdırdığımız sevginin gücüyle tüm evreni kucaklayabiliriz. Biz aslında güçlüyüz hem de çok…

Biraz da sığ beyinlere seslenelim…

Kadın dediniz; dövdünüz, sömürdünüz, tecavüz ettiniz, her gün aynı açıtı yaşayacağımızı bile bile tecavüzcümüzle evlendirdiniz ve hatta öldürdünüz. Toplumdan dışlanma korkusu ile çoğu zaman yaşadıklarımızı itiraf bile edemedik çoğu zaman. Değer bilmez ellerde, hoyratça hırpaladınız kadını. Küçük bir busenin daha çok yakışacağı pembe yanaklarında, tokat izi bıraktınız çoğu gün. Tüm bu yaptıklarınızla fiziksel acıdan çok, yüreğimize acılar ektiğinizi biliyor musunuz?

Tecavüz ettiğiniz çocuk rüyanıza girdi hiç?

Tecavüz ettiğiniz çocuğa, “kendi isteği ile ilişkiye girdi” damgasını vurdunuz. Henüz kendi vücudunu keşfedememiş bir bedene, “sen de istedin” dediniz utanç duymadan. Hem çocukluğunu aldınız kızın elinden, hem de hayallerini... Sönen umutlarının küllerini kimse görmedi. Sustu o çocuk… Diğer tüm hemcinsleri gibi sustu ve kabuğuna çekildi. Haykırmış olsa tüm gücüyle, sesini hangi yozlaşmamış yürek fark ederdi ki? Ey sığ beyinli! O küçük kızın karanlıklara attığı sessiz çığlıkları duydun mu? Acısını hissettin mi? Onda açtığın yaranın, gelecekte herkesi etkileyeceğini düşündün mü?

Tüm bunları hissedecek o yürek sende var mı ey sığ beyinli?

Son olarak diyorum ki;

Ve şimdi; tüm sığ beyinlilere inat bıkmadan, korkmadan ilerlemeyi seçmeliyiz biz kadınlar. Kirli zihinlere, tüm asaletimizi şifreleyene kadar savaşmalıyız. Her yaralı kadında görmeliyiz kendi kadınlığımızı ve bir bütün olmalıyız diğer tüm kadınlarla.

Eğitim şart! Eğitilmeliyiz biz kadınlar… Hükmetmeliyiz beyinlere. Karşımızda duran hasta ruhlara, dokunuşlarımızla şifa dağıtmalıyız biz kadınlar. Çünkü bir kadının eğittiği beyin, hasta bir ruha yurt olmaz hiçbir zaman…

Kıymetlidir K/adın… Gününüz kutlu olsun KIYMETLİLER

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Birsen İnal Arşivi
SON YAZILAR