Nesrin Erdoğmuş

Nesrin Erdoğmuş

Enflasyon, zam ve televizyon ekranları

Enflasyon, zam ve televizyon ekranları

Sevgili Okuyucularım Merhaba.
Güneş yine en parlak yüzünü gösteriyor.
Ağustos ayının en kavurucu sıcaklığı olan günlerinden birindeyiz.
Tatil mi dediniz?
Ne mümkün.
Tatil fiyatları oteller moteller hoteller pansiyonlar cep yakıyor.
Enflasyonda gelinen nokta ortada.
Vatandaş evine et yumurta sebze meyve götüremezken, bizim tatilden söz etmemiz biraz abes kaçıyor.
Artık enflasyon kelimesi bile vatandaşı çileden çıkarmaya yetiyor.
Düşünün geçen hafta en ucuz satış reyonlarını barındırdığını söyleyen üç harfli zincirleme satış merkezleri artık sattıkları mallara, haftalık hatta günlük denilebilecek türde zam yapıyorlar. Marketten aldığımız peynir, zeytin, yumurta, süt gibi zaruri ihtiyaçlarımız her gün daha farklı bir fiyat ile satış reyonlarında satılmasını bekliyor.
Aman Allah'ım bu nasıl iş sakın demeyin.
Maalesef aynen her şey dediğim gibi...
Her şey günlük artış gösteriyor.
Her ürün, her malın satışı bugünün fiyatı ayrı ve yarının fiyatıyla farklı olarak satılıyor.
Nereye gidiyor bu ülke?
Nereye gidiyor insanlık?
Nereye gidiyor vatandaşın psikolojisi?
Şu güzel yurdumun seksen binden fazla nüfusunun en fazla altı bini iyi yaşıyor.
Geri kalan nüfus dar gelirli.
Dar boğazlı.
Ya asgarî ücretli ya emekli ya da vasıfsız iş türünde çalışan birileri.
Eee ne olacak bu ülkenin hali.
Nasıl verilecek aydan aya gelen kiralar.
Nasıl verilecek elektrik su doğalgaz komplikasyon ücretleri.
Vatandaş kan ağlıyor.
Emekliler zaten sadece ölmemek için yaşıyor.
Gençler okuyamıyor.
Her geçen gün gençler boşluğa düşüyor ülkeden gitmek istiyor.
Beyin göçlerine bile dur diyemiyoruz.
Ve bu gençlere baktıkça onlara da hak vermeye başlıyoruz..
Peki, ne olacak bu ülke?
Nereye gidecek bu enflasyon bu zamlar?
Ne olacak dar gelirlinin hali?
Nasıl verecek bu vatandaş kirasını?
Nasıl çoluk çocuğunu doyuracak, okutacak, yaşam koşullarını güzelleştirecek..
Nasıl nasıl nasıl....
Biz bunlara kafa yorarken bir grup güruh ise her gün televizyon ekranlarında nasıl sağlıklı yaşarız. Nasıl sağlıklı besleniriz diye halka demeçler vermeye çalışıyor.
Ya bu halk bu vatandaş evine ekmek bile götürmekte zorlanıyor.
Peynir, zeytin, yumurta çoluk çocuğuna yediremiyor.
Sizler sağlıklı beslenmekten mi bahsediyorsunuz.
İnsanlar yükselen ekmek fiyatlarıyla beraber her gün makarna tenceresinde pişirmek zorunda kalıyor.
Sebze, meyve, et, süt alamazken nasıl sağlıklı beslenmeden söz açabiliyorsunuz anlamış değilim.
Ekranlardaki dizilerde zenginler yatlarda, yalılarda yaşıyor . Bu dizleri seyreden vatandaşlar ise oturdukları iki odalı evin kirasını bile veremiyor.
Ne büyük tezatlık değil mi?
Birbirlerinin en uç noktasında yaşayan halkların birbirini izleme modeli.
Sevgili okuyucularım aklım almıyor ama açın şu televizyonlarınızın ekranlarını görün gerçekleri.
Bir taraftan dizilerde aşk, entrika, moda ikonları.
Gerçek hayatta da evine ekmek gōtūremeyen vatandaş.
Ama bu vatandaş evine geldiğinde karnını makarna ile doyurup en büyük lüksü ekran karşısında kumandayı eline alıp oturmak oluyor. Televizyonunu açtığında hayal dünyasına birden dalıyor.
Resmen beyni uyutuluyor.
Kendini ekran karşısında belki de bir kaç saatlik unutup bu zenginlik, görkemlilik, lüks, ihtişamlı hayatın içinde buluyor.
Zenginlerin aşkını, mutsuzluğunu, sevgisizliğini, para mal servet hırsını seyrediyor.
Hatta belki de o yaşama biçimine bazen özenip, bazen para mutluluk getirmiyor deyip kendi haline şükrediyor.
Ekranlar da, fakir kızlara kendini sevdirmeye çalışan zengin yakışıklı erkekleri görüyor.
Bir nevi beynini ruhunu yüreğini böyle bir yaşamın içinde olduğunu var sayıyor .
Eee gece uyutulan toplumun insanları gündüz hayatın gerçeklerinde ekmek parası için çalışıp çabalıyor.
Aşık olmak istiyor.
Hayatına zengin bir erkek ya da zengin bir kız girsin diye hep hayal kuruyor.
Hayaller gerçekler ve umutsuzluklar başlıyor.
Televizyon ekranını kapattığı anda normal hayatına tekrar geri dönüyor.
İşte bizim normal hayatta sıkıntılarımızın bir bölümü diye sıralarsak neleri görüyoruz.
Ülkede sınıflar arası makas giderek açılıyor.
Ülkedeki gelir kaynakları eşit dağılım göstermiyor.
Üniversite bitiren gencin önüne KPSS sınavı dayatılıyor.
Ve bu KPSS sınavın da başarılı olamayan gençler bunalıma giriyor.
Çünkü en verimli yaş sınırında kendi mesleğini yapamıyor.
Ya vasıfsız işlerde çalışıyor ya da psikolojisini bozulup bir yerlere savrulup evinde boş boş oturmak zorunda kalıyor.
İş kurmak isteyen müteşebbis önünü göremiyor.
Piyasa da fiyat istikrarı olmadığı için herhangi bir işe teşebbüs de insanlar bulunamıyor.
Bu memleket de vasıfsız iş gücünden daha fazla yararlanılması gerekirken, vasıfsız işlerde çalışan insan gücü oradan oraya savruluyor.
Yani ne iş bulduysa o işte çalışmak zorunda kalıyor.
Gelir seviyesinde en düşük olan vatandaşımız sosyal desteklerle hayatta kalmak için yaşama bağlanmaya çalışıyor.
Ülkede mal ve hizmet üretimi giderek daralıyor.
Çalışan ve üretenlere vergi miktarı dayanılmaz seviyelere ulaşıyor.
Temel ihtiyaçların yükselmesi ile birlikte zincirleme olarak her malın fiyat endeksi yükseliyor.
İşte böyle Sevgili okuyucularım .
Zamlar enflasyon istikrarsız bir piyasa bu ülkedeki yaşam kalitemizi birebir sarstı.
Dileğimiz bu güzel ülkemin vatandaşlarının refah seviyelerinin iyi seviyelere gelmesidir.
Sevgilerimle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nesrin Erdoğmuş Arşivi
SON YAZILAR