Nesrin Erdoğmuş

Nesrin Erdoğmuş

KIŞ GELİR, BAHAR GEÇER

KIŞ GELİR, BAHAR GEÇER

Sevgili Dostlarım Merhaba ;

Çevremde kime rastlasam yaşamın kısır döngüsü halinde şikayet ediyorlar..

Ekonomik sıkıntılar ,hayatın sıkıntıları, hastalıklar, hatta insanların birbirine azalmış olan güven sorunu tamamen her insanda farklı farklı psikolojik sorunlara yer açmış bulunmaktadır .

Çevremde bulunan tanıdığım veya tanımadığım insanlarla sohbet ediyorum, sıkıntı ve kaygılarımızı dile getiriyoruz. Sohbetlerimiz de hep bir mutsuzluk, psikolojik boşluk , güvensizlik, insanların durum ve şartlara göre değişkenliği gibi bir çok konuyu ele alıp sohbetlerimizi bir başka görüşmeye bırakıp noktalıyoruz .

Bu sıkıntı ve kaygılardan biri de ekonomiye dayalı günlük yaşamın bizlere getirmiş olduğu tek düzelik .

Farklı olmayan , farklılık yaratılamayan, hayattan zevk almadan yaşanan boşa geçen ömürler .

Artık insanlar günlük yapılan rutin her şeyden sıkılmış durumda .

Kimin ağzını açsan hayatından şikayetçi.

Kimin yüreğine dokunsan en yakınındaki sevdiklerine karşı kırgın .

Kimin yarasını açsan kabuk bağlayan sevgi noksanlığı.

Kimin konuşmasında bulunsan bir başkasının başarısını aşağıya çekmek için küçümseyen kelimeler .

Umut cesaret sadece bir kelimenin anlam güzelliğinde kalmış gibi görünüyor.

İçerikte bağlayıcı hiç bir eylem yok.

Umudu cesareti olan insanların da arkalarından bir küçümseme, alaylı imalar, beğenmemeler.

İnsanoğlunun derininde özümseme, başarıya karşı övme yok olmuş gitmiş…

Evet sevgili okurlarım cidden toplumumuzda yaşayan çoğu insan bu psıkoloji de yaşama tutunmuş bir şekilde mutsuz, umutsuz, kaygılı. tatsız tutsuz , sevgisiz bir şekilde yaşayıp gidiyor.

Biz bu duruma nefes almak, günlük ihtiyaçlarını karşılamak dersek deyim yerinde olur.

Gelelim başka bir konumuza.

Kime rastlasam, kiminle konuşsam, elli yaşını geçmiş hatta altmış yaşını geçtiği halde emekli olmayı düşünmeyen tanıdık dost arkadaşlarla karşılaşıyorum.

Şimdi diyeceksiniz ki Nesrin hanım hayat pahalılığı ekonomik koşullar artık o kadar arttı ki insanlar tabiki emekli olmayıp altmış beş yaşına kadar çalışmak isteyeceklerdir .

İnanın bu söylemlerinize hak veriyorum.

Ama benim bahsedeceğim başka bir durum var.

Ekonomileri iyi ama kendilerine bir uğraş veya hobi bulamamış başka bir kesim daha var .

Yıllarca karı koca çalışmış, çocuklarını okutmuş evlerini arabalarını almış, ömürlerinin sonuna kadar rahat rahat geçineceklerini bildikleri halde, çalışmayı benimsedikleri ve yaşamlarından mutsuz olduklarını her konuşmalarında dile getirenler . Bu sıkıntılarını dile getirdikleri halde çalışma ortamından bir türlü kendilerini emekli edemeyenler.

Sevgili dostlarım sizler 65 yaşına kadar çalışıp didişin yine emekli olduğunuzda boş boş oturmayacak mısınız .

Torunlarınızla uğraşsanız bile size dinlenme vaktiniz bol bol kalacaktır.

Şimdi bu konuya değinelim, hatta dertleşelim istiyorum .

Çalışmak da bir yere kadar .

Zamanın akışında vücudu,beyni yüreği dinlendirmekte şart.

65 yaşına kadar çalışıp didinmiş çocuklarını büyütmüş, ekonomik alanda evini arabasını almış, siyaseti ,sporu konuşmuş ama bu yaşına kadar kendine hiç bir uğraş veya hobi edinememiş o kadar dosttumuz arkadaşımız tanıdıklarımız çevremizde var ki .

Siyaseti konuşmuş, sporun futbol maçların da kendi takımımının bir maçını kaçırınca üzülmüş amma velakin bu yaşına kadar bir kitap okumamış, bir şiir ezberlememiş, bir fırça eline alıp bir tuvale tenk vermemiş , bir tiyatroya gitmemiş hatta tiyatral hiç bir oyunu benimsememiş o kadar insanlar bu toplulumuzda var ki .

İşte bu insanlar hayallerindeki emekli olunca şunu yapacağım

Dünyayı gezeceğim demeleri sadece sözde kalıyor dersek deyim yerinde olacaktır .

Haklısınız dostlarım dünyayı gezmek para ister .

Güç ister .

Hatta dizlerde kuvvet ister.

Ama bir şiir okumak para istemez .

Bir kitap okumak para istemez .

Şarkı söylemek para istemez .

Bir tiyatroya gitmez fazla bir para istemez .

Yani demem o ki; para istemeyen insanın yüreğini beynini doyuran kişisel gelişimini yükselten çok şey var bu hayatta.

Hayatımızı biraz bile olsa güzelleştirmek kendi elimizde diye düşünüyorum .

Bir gün güller solacak.

Kuşların sesi belki de bize eskisi gibi güzel gelmeyecek .

Çocuklar gidecek .

Dizlerimiz tutmayacak.

Ama kendi bedenimizle ve yüreğimizle bizi hayata bağlayan bir şeylere tutunursak , zamanı daha iyi geçirmiş olacağız.

Sevgili okuyucularım sözlerimi noktalarken Hz Mevlana’nın bu dizeleri aklıma geldi ve sizlerle paylaşmak istedim .

Kış gelir; bahar geçer...

Taşın yanında ağır olduğunu, ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim..

Aşk da ateş mi demektir?

Hani her düştüğü gönlü yakar ya..

Mevsimlerden gözyaşı değil henüz,

Mevsim Aşk mevsimi..

Ey sevdamın Gül Hatun'u, beşinci mevsimim sensin.

Sen sadece sen değilsin,

Bensin;

Bendesin

Benimsin..

Hoşça kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nesrin Erdoğmuş Arşivi
SON YAZILAR