Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

İMAJIN ÇÖKÜŞÜ

İMAJIN ÇÖKÜŞÜ

Görünürlük Çağının İnsanı

İnsanın değerini belirleyen şey, artık onun varlığı değil, görünüşüdür.

Öyle bir çağın içinde yaşıyoruz ki, burada sessizlik değil ses; sadelik değil gösteri; hakikat değil imaj değer kazanmış durumda. İnsan, kendini var etmekten çok, görünür kılmakla meşgul. Bu, varoluşun değil, algının çağıdır.

Oysa insan olmanın hakikati, zihnin sessizliğinde filizlenir. Fakat zihnin dünyasında hüküm süren şey sessizlik değil, gürültüdür. Öyle bir gürültü ki, kişi kendi içindeki hakikati duyamaz hale gelir. Düşünceler, etiketler, roller ve sosyal maskeler bu gürültünün bir parçasıdır. İnsan kendi özünü bu kalabalığın içinde kaybeder.

Zihnin Tuzağı Olarak İmaj

İmaj, zihnin en rafine tuzaklarından biridir. Zihin, kendi güvensizliğini, kendi eksikliğini imajla örtmeye çalışır. “Olduğum gibi görünmek” değil, “göründüğüm gibi olmak” üzerine kurulu bir yaşam biçimi doğar. Ve bu yaşam biçimi, sahici olana değil, onaylanana göre şekillenir.

Bir insan, ne kadar parlak bir imaj taşırsa taşısın, o imajın arkasındaki sessizlikle temas kurmadıkça, kendi hakikatine yabancıdır. Çünkü imaj, insanın varlığını değil, görünürlüğünü besler. Görünür olmak, var olmaktan daha önemli hale geldiğinde, insanın özü çöküşe geçer.

Sessizlikte İnsan

Bir gün insanın zihni yorulur. Konuşmaktan, açıklamaktan, ispatlamaktan, görünür olmaktan… Ve bir sabah, içindeki o uğultunun yerini bir sessizlik alır. İşte o an, insan ilk kez kendine dokunur. Sessizlik, hiçbir şeyin olmaması değildir; her şeyin yerli yerinde olmasıdır. Zihin susar, ama farkındalık uyanır. O anda insan yaşamı gözlemlemez, yaşamın kendisi olur. Gerçek bilgelik (insan olma) suskunluktadır. Sessiz bir bakış, bin kelimeden daha derindir. Sade bir duruş, yüz gösteriden daha öğreticidir. Sessiz insan öğretmez; varlığıyla hatırlatır. Ve sessizlikte insan artık ayrılık bilmez. Ben ve sen, iç ve dış, doğru ve yanlış, hepsi çözülür. Geride kalan tek şey, saf bir birliktir. Bir yaprak düşerken sen de düşersin, bir rüzgâr eserken sen de esersin. Bu hâlde yaşam ve insan ayrı değil, birdir. Hakiki insan, bu birliğin bilincinde olandır. Artık bir şey aramaz; çünkü aradığı, kendi sessizliğinde çoktan vardır. O ne bir imajdır, ne bir kimlik; o, sadece varlıktır. Ve işte o varlığın en sade, en sessiz, en parlak anında, insan hakikate dokunur.

Kimliklerin Galerisi

Bugünün dünyasında insanlar birbirlerine değil, birbirlerinin yansımalarına bakıyorlar. Sosyal ağlar, statüler, unvanlar, şöhretler… bunların hepsi modern tapınakların simgeleri. İnsan, kendi hakikatinden uzaklaştıkça, bu yapay simgelere daha çok bağlanıyor. Böylece insan, bir “kimlikler galerisi”nde dolaşır hale geliyor; kendisiyle değil, kendisinin temsilleriyle yaşıyor. Ama temsilin çoğaldığı yerde, hakikat kaybolur. İnsan görünürlük içinde görünmez hale gelir. İmajın çöküşü, işte bu görünmezliğin fark edilmesiyle başlar. Kişi bir noktada fark eder ki, taşıdığı bütün unvanlar, kazandığı bütün paralar, kurduğu bütün gösteriler onu doyurmuyor. Çünkü zihin ne kadar beslenirse beslensin, öz aç kalır.

Hakikatin Sessiz Duruşu

Gerçek insanlık, bu fark edişle doğar. Bir insan, imajının çöktüğü an kendisiyle kalır; sessizlikle, çıplak varlığıyla. O an, zihin tüm gürültüsünü kaybeder, geriye sadece bir duruluk kalır. Bu duruluk, insanın kendiyle ilk kez temas ettiği andır. Toplumsal ölçütler, insanı ölçemez. Bir insanın niteliği, sahip olduklarıyla değil, bırakabildikleriyle ölçülür. Ve hiçbir insan, zihinsel çöplerini bırakmadan sadeliğe ulaşamaz.

Çöküşten Doğuşa

İmajın çöküşü, bir yıkım değildir; bir doğuştur. Zihin, kendi sahte görünümlerinden arındığında, insanda ilk kez bir “gerçeklik duyusu” belirir. O an insan, varlığının değil, varlığındaki sessizliğin farkına varır. Ve o sessizlikte bir bilgelik uyanır, sözsüz, ama her şeyi duyan bir bilgelik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR