Ayşe Sökülmez

Ayşe Sökülmez

KORONA VE RAP RAP

KORONA VE RAP RAP

12 Eylül sabahı geliyor aklıma sıkça bu günlerde.

Korona Virüsünün 12 Eylül’le ne alakası var diyebilirsiniz.

Yaş itibariyle o dönemden bu döneme arada geçen 40 yıl beni çocukluğuma götürdü.

Bavyera eyaletinde şartlı sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Hali hazırda evde olanlar elini kaldırsın.

12 Eylül sabahına gelin...

Rap rap seslerini televizyondaki darbe konuşmalarını mutlaka siz de ezberlemişsinizdir.

Gelin hep beraber Zaman tüneline girelim.

Tünel biraz dar ve karanlık idare edin artık.

12 Eylül darbesinde bize o zaman bir radyo ve bir siyah beyaz televizyon gerekliydi.

Sanki darbe yapmak için ve darbe propagandasını yaymak için bu kaçınılmaz elzem araçlardı.

O sabah, uyandığımızda

gencecik insanların hayatlarına son vermek için kurgulanmış o sabah ve sonrasında olacakları henüz bilemezdik.

İşkence ile öldürülecek gencecik insanların anne babalarının ruhlarına bedenlerine yeddi cetlerine acı keder verecek olan o sabahı devamında hiç yılmadan memleketin içine eden o sabah ısonrasında olacakları da..

“Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kaldık., “demesi

Tank seslerinin gürültülü geçişlerine karışıyordu.

Evlerin açık olan camlarından gelen bu ses bir senfoni gibi yankılanıyordu.

Olan biten…

“Evlerinizden çıkmayın anonsları ve sürekli yönetime el koyduk,

cümlesinde geçen ne yönetimi ne de el koymasını anlamıyorduk.

Anladığımız tek şey dünya başımıza yıkılacak, dünyayı bize dar edecek bir zulmün ve akabinde

dünü aratacak günlerin , eskiden uyandığımız hiçbir sabahı gibi olmayacaktı bu sabah ve sonrasındaki öbür sabahlar.

Önce kısık sesle, sonra ses son ayara getirilirken aptal kutunun sesi,

sanki ses son ayara getirilse daha iyi anlayacakmışız gibi bütün evlerde yankılandı bu konuşma tekrar tekrar.

Dil belemeyen büyükler anlamaya çalıştı durdu saatlerce ve sonrasında günlerce.

Dil bilen çocuklarına sorup durdular.

Oysa çocuklarda yeni öğrenmişti yeni dillerini nasıl anlayacaklardı ki?

Ne diyor.?

Bilmiyorum.?

Yönetime el koyduk diyordu.

Yönetim neydi.?

Ya kendi kendini kontrol edemeyen.?

Demokrasi...?

Sağlam temel...?

Otorite...?

Hiç birimizin anlayacağı sözcükler değildi.

Bütün çocukların o gün büyüdüğüne inanıyorum.

Ben gibi…

Sözcüklerle birlikte bize ezberletilen marşlar ve şarkılara ceza evlerinde yankılanan işkence sesleri…

Ölümler, faili meçhuller.

Darbe ve demokrasi.

Savaş dedikleri bu olsa gerek.

Üstelik kiminle savaşacaktık?

Düşman kimdi?

Pencereden bakınca,

Tanklar toplar kuzeyden güneye doğru gidiyordu.

Bitmeyen tank geçişleriyle tankları en sonunda Suriye’ ye Irak’ a gönderiyordum.

Kalmış eksik ödevlerimi çalışıyordum.

Ekmek evde yapılıyordu.

Kırıntı peynir birkaç domates ile sokağa çıkma yasağının kalkacağı günü bekliyordum.

Bize ezberletilen marş ve şarkıyla beraber sokakta tank sesleri geçişleri günlerce sürdü.

“Olağan üstü hal ilan ettik,

yönetime el koyduk, ikinci bir emre kadar sokağa çıkmak yasak.

Kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kaldık., “

Ve…

Rap, rap, rap….

Bildiğiniz dili konuşmak yasak.

Çimlere basmak yasak.

Kapıyı çalmadan içeriye girmek yasak.

Resmi dairedir burada durmak yasak.

Sen yasak, siz daha da yasak.

Sol ve devrimci solcu kim var kim yok işkencelerden geçirilip hepsi faili meçhul o devirde korkuyla ölümle ve işkence ile terbiye edilmişti üstelik şarkılar ve marşlar eşliğinde.

Gazeteler dergiler kitaplar birer suçlu gibi toplanmış yakılmıştı.

Didik didik aradıkları kitaplar ardasında dergilerim kitaplarım annemin tombul ekmek fırınında yakılmış kul olmuştu...

Samed Behrengi’nin Küçük Kara balık , Victor Hugo’ nun Seffilleri’ i de.

Camları açtığımda içeriye

hep.

bilmeyeceksin.!

Bilsen de susacaksın, sadece bildiğini biz bilebiliriz sen değil.

Kadınların taktığı beyaz Tülbentler ağızı örtecek şekildedir bu yüzden diye düşünürüm.

Tülbentlerinin bağlama şeklinden belli olan ardından o günlerden bu güne kalan acıyı gösteren bir kanıt niteliğindedir.

İşkence görmenize ve faili meçhullerinize gözünüzü yumun ağzınızı kapatın..

Siz ve failiniz meçhul dercesine.

Çocukları düşünüyorum şimdi bu hengamede.

Kendi kendini kontrol edemeyen Dünya.

İpin ucunu kaçırmış dünya.

Bencillikle açgözlülükle doğayı katleden dünyanın kontrolü elden çıkmış

Sistem hangi çakallıkla daha kimin kanını emeceğini kimin iflahını keseceğini bilemediğinden bu oyundan sıkıldığından yönetime el koymaya karar vermişti.

Korku ve sindirilmişlik tıpkı kırk yıl öncesi gibiydi bu gün.

Tek farkı herkesin ortaktı artık can havli.

Çocuk olmak istemiyorum bu zamanda da.

Ne koronalı ne de rap rap ta.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Sökülmez Arşivi
SON YAZILAR