Modern Zamanların Yeni Hastalığı
Eskiden akşamları evde oturmak, aileyle sohbet etmek ya da kitabın sayfalarını çevirmek sıradan bir keyifti. Şimdi ise o zaman dilimi, ekran karşısında “bir bölüm daha” diyerek eriyip gidiyor. Netflix, BluTV, Disney+… Hepsi aynı şeyi söylüyor: “Sadece bir bölüm.” Ama bir bakmışsınız, gecenin üçü olmuş ve hâlâ o dizinin esirindesiniz.
İlginç olan, bu bağımlılığın sadece zaman kaybı değil, bir tür psikolojik hazine avı hâline gelmesi. İnsanlar artık karakterleri gerçek arkadaş gibi görüyor; dizideki dram, gerçek hayatta yaşanmış gibi hissettiriyor. Sosyal medya, spoiler tehdidiyle bu bağımlılığı daha da perçinliyor: “O bölümü izlemezsen, herkesle konuşamazsın.”
Ama gülünç olan kısım da burada. İnsanlar, dizilerdeki mükemmel kahramanlara imreniyor, hayatlarını onlarla kıyaslıyor; sonra kendini suçluyor: “Ben neden hâlâ işten gelince yorgun hissediyorum?” Oysa dizideki karakterler, sizin fark etmediğiniz bir senaryo ekibinin eseri. Gerçek hayat ise, reklamlar arasında geçen, çoğu zaman mantıksız ve dağınık bir yapıya sahip.
Biraz mola, gerçek arkadaşlar, hatta bir parkta yürüyüş. Ama tabii, bunu yapmak “bir bölüm daha” demekten daha zor. Çünkü binge watching, modern dünyanın en tatlı ve en sinsice yayılan hastalığı hâline geldi. Ve şunu kabul etmek lazım: Ekranın karşısında geçen zaman, bazen kendi hayatımızı izlemekten çok daha eğlenceli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.