Toplumsal Huzura Kurulan Tuzak; Sokak Röportajcıları
Sokak röportajı… Bir zamanlar halkın nabzını tutan, farklı sesleri yan yana getiren bir iletişim köprüsüydü. Artık o köprünün altına dinamit yerleştirenler var. Ve bu dinamiti ellerinde tuttukları ucuz bir mikrofonla ateşliyorlar.
Elinde basın kartı yok, meslek etiği yok, sorumluluk duygusu yok… Ama elinde bir mikrofon var. Ve o mikrofonu, halkın sesini duyurmak için değil; halkı birbirine düşürmek için kullanıyor.
Bugün sosyal medyada milyonlarca izlenen bazı röportajlar, aslında planlı bir toplumsal mühendislik çalışmasının en ucuz hali.
Yaşananlar, tesadüf değil:
Sorular tarafsız değil, yönlendirici.
Cevaplar doğal değil, kışkırtıcı.
Röportaj bittiğinde toplum biraz daha bölünmüş, insanlar biraz daha öfkeli.
Geçtiğimiz aylarda yaşanan olaylar hafızalarda:
Yaşlı bir adam, hayat pahalılığından şikâyet ediyor. Röportajcı, “O zaman şu partiyi destekliyorsun” diyerek damgalıyor. Video milyonlara ulaşıyor, yorumlarda nefret söylemleri havada uçuşuyor.
Genç bir kadın, işsizlikten bahsediyor. Montajla sözleri çarpıtılıyor, hiç söylemediği şeyler söylenmiş gibi gösteriliyor. Günlerce linç kampanyası…
Sakin bir gencin fikir beyanı, küfürle kesiliyor, ardından fiziksel kavgaya dönüşüyor. Görüntüler “sokakta kavga” başlığıyla servis ediliyor.
Bu artık basit bir “gazetecilik tartışması” değil. Bu, toplumsal barışa yönelik bir tehdittir. Provokasyonla beslenen bu içerikler, milletin birlik duygusunu kemiren birer virüs gibidir. Sağcı, solcu fark etmez; hedef hep aynı: insanları kamplara ayırmak, gerilimi artırmak, nefret duygusunu körüklemek.
Milli güvenlik açısından tehlike büyük.
Kutuplaşma derinleştiğinde, düşmanlık sıradanlaştığında, küçük bir kıvılcım bile büyük bir çatışmaya dönüşebilir. Ve o kıvılcımı, reyting uğruna mikrofon tutan bir provokatör çakabilir.
Artık önlem şart:
Sokak röportajı yapmak isteyen herkes, izin belgesi ve basın sertifikasına tabi olmalı,
Röportajcılar zorunlu etik ve kriz yönetimi eğitimi almalı,
Montajla çarpıtma yapanlara ağır para ve yayın yasakları uygulanmalı,
Bilinçli provokasyon girişimleri suç kapsamına alınmalı.
Bu, ifade özgürlüğünü kısıtlamak değil; toplumsal huzuru korumaktır. Çünkü mikrofon özgürlük aracıdır ama yanlış ellerde bir kitle imha silahına dönüşebilir.
Unutmayın:
Bugün izlediğiniz bir provokasyon videosu, yarın sizin evinizin kapısına dayanabilir. Mikrofonun ucundaki bir cümle, komşunuzu düşmanınız haline getirebilir.
Ve biz sustukça, bu düzen daha da güçlenecek.
Huzur, bir milletin en değerli hazinesidir. O hazineyi korumak, sadece devlete değil, her birimize düşen en büyük görevdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.