Umudu Aramak
Türkiye, her yeni güne yeni bir gündemle uyanıyor. Bir gün enflasyon rakamları, ertesi gün dış politika hamleleri, başka bir gün ise toplumsal tartışmalar gündemi belirliyor. Hızla değişen bu atmosfer, vatandaşın zihninde de bir yorgunluk yaratıyor. Çünkü meseleler sadece siyasetin tartışma alanında kalmıyor; doğrudan mutfaklara, ceplere, hatta günlük ruh halimize yansıyor.
Ağustos ayı enflasyon verilerinin açıklanmasıyla birlikte ekonomik sıkıntılar yeniden ana gündem oldu. Resmî verilerle bağımsız araştırma kurumlarının açıkladığı rakamlar arasındaki uçurum, toplumda güven sorununu derinleştiriyor. Vatandaş, “Gerçek hangisi?” diye sormaktan yoruldu. Market raflarında her hafta değişen etiketler, aslında cevabı veriyor.
Ekonomi kadar gündemi belirleyen bir diğer başlık da toplumsal kutuplaşma. Her meselede “biz ve onlar” ayrımı yapılması, ortak bir çözüm üretme ihtimalini zayıflatıyor. Oysa bu ülkenin gençleri iş bulmakta zorlanıyor, çalışanları geçinmekte zorlanıyor, emeklileri ay sonunu getirmekte zorlanıyor. Bu gerçekler karşısında, kimlikler üzerinden siyaset yapmak artık sadece günü kurtarıyor.
Bütün bu tablo içinde umut arayan bir kesim var: gençler. Onlar, sosyal medyada daha özgür, dünyaya daha bağlı, alternatif çözümlere daha açık. Kimi yurtdışına gitme hayali kuruyor, kimi burada bir şeyleri değiştirmek için çabalıyor. Belki de en güçlü çıkış, onların enerjisinden doğacak.
Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, güven veren bir gelecek vizyonu. Bu vizyonu da günübirlik tartışmalar değil, uzun vadeli çözümler oluşturabilir. Herkesin payına düşen bir sorumluluk var: umudu diri tutmak. Çünkü umudu kaybettiğimizde, geriye sadece şikâyet kalıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.