Ayşe Sökülmez

Ayşe Sökülmez

VİKİNGLER

VİKİNGLER

Onlara ilgi alakam oturduğum şehirin şehir efsanesinde  anlatılan hikayeyle başladı aslında.
Sonbahar ve kış aylarında şehri adeta görünmez kılan bu görünmezliğe mıstık ruhani bir hava katan sisli hava.
Vikinglilerin açık tenli uzun boylu iri cüsseli ve zayıf olduklarına dair kanaatim onları n yaşadıkları toprakları ziyaretimde gördüm.
Atalarından beri denizci oldukları deniz haricinde nerde bir su akıntısı varsa dere nehir oralara ait oldukları bariz anlaşılıyor.


Sarışın kumral ve kimi kızıl yüzlerinde çilleri kadını da erkeği de çok göz alıcı güzellikteler.
Allahın verdiği her nimetten faydalanmış faydalanmaya devam etmiş kimilerine göre korsan zorba oldukları  yazılıp çizilse de gerçek hikayeleri araştırıldığı zaman korsandan ziyade macera sever keşifçi ufukları geniş ve açık olan yeryüzüne gelmiş ırkları itibari ile suyla haşir neşir olmuş insanlardır.


Medeniyet dediğiniz şeyin yüzyıllardan beri adeta suyunu sıkıp kullanmış ince süzgeçlerden geçirmiş elemiş  en en tane zerrecik elde edip kendilerine ileri giderek çevrelerinde başka insanlara fayda sağlamak devam sağlayacakları faydaların gene yüzyıllar önce temelini atmışlar hem denize hem karaya hemde sahip oldukları topraklarda envayi çeşit nebata örtü börtü böceğe,  fakülteler akademiler müzeler bahşetmişler.
İskandinav ülkelerinin en güzel şehri hani doğunun Parisi Diyarbakır ya,
Stokholm de İskandinavya' nın Venediği
tabiri bizden kopya değil.


Stokholm' e ikinci ziyaretimde Eski şehrin mühteşem güzelliği karşısında ayılıp bayılıp üç günlük bir geziye sıgdırabildiğim kadar müze görsel sanat cadde sokak adım adım o adadan bu adaya dolaşıp durup hiç açlık nedir yorulmak nedir bilmeden sabah olmasın gecede olmasın zaman dursun devam bütün şehri hazmedeyim hatim edeyim derdine düştüm ki,.
Heyhat, şehrrin 400 tane evet 400 tane müzeye sahip olduğunu öğrendiğimde yılda bir defa ziyaret etsem her gelişimde on müze gezsem hesabı yapmaya başladım.


Beni cezbeden efsane hikayelerine gelince yaklaşık 20 yıldan beri yaşadığım kasabnın tarihi Münih tarihinden de eski şehrin  aslında yüzyıllar önce Vikinglilerin istilasından kurtulmuş olması.
Ol hikaye ve de hatta efsane anlatıldığı gibi inandırıcı gelmekte anlatıldığında.
Freising' in iki tepesinden biri olan Dom tepesine kurulu Dom kilisesine ait olduğu belli olan şehrin simgesi haline gelen kulelerin Münih' e olan uzaklığı 40-50 kilometre Münih' ten daha da uzağında olan Salzburg' tan nerdeyse görülecek şekilde bir ihtişama sahip.


Yerli ve yabancı kişilerin ilk ugrak yeri sayılan karşı tepesinde de gene dünyanın en eski bira fabrikasının bulunduğu tepe  Weihentephan tepesine de nerdeyse her gün selamlaşır bu iki kule.
Kulelerin bulunduğu kilisede ünlü kardinaller papazlar kalır.
Mütevazi bir şekilde yaşadıkları bu alan adeta görülmeye değer bir ruhani hali var.
Tepeye hakim olan sessizliği hissedersiniz hemen.


Kilisenin doğuya açık olan penceresinden hikayesini efsanesini bilmediğiniz bu şehrin aniden ilgi merak uyandıran büyüsüne kapılmış vaziyette kendinizi bulursunuz.


Dom kilisesinin hemen yanı başında bütün dinlere açık bir başka ibadethane öbür yanı başında tarihi kütüphane aşağıda ünlü Dom lisesi ve halıhazırda şehrin adliyesi olan başka tarihi binalar eşlik eder.
Ben size aslında Vikinglerden bahsedecektim.


Freising' i tekrar bir başka yazıda anlatmak üzere şimdi bu kısımda nokta koymak istiyorum.
Bu şehrin büyüsünün izinde olduğumdan kelimeler cümleler beni ta buraya kadar getirdi.
İşte anlatılan şehir efsanesine göre Vikingler Tuna nehri üzerinde talana doymadan bütün güzel şehirleri kayıkları gemileriyle keşfe çıktıkları bir tarihte Viyana'dan doğru Salzburg' a ordan Münih' e ordan da nasıl olduysa artık bizim bu şirin kasabadan geçen İsar nehrine kadar gelmiş ve şehrikuşatmayı kafalarına koymuşlar.


Gece sattlerini kollamış şehri en iyi gece kuşatırız fikriyle hareket ettikleri noktadan varmak istedikleri noktaya geldikleri zaman heyhat  size demin anlattığım o ruhani mistik şehri bir perde gibi saklayan örten sisten  göz gözü göremeyecek halde olduğu için nehir üzerinde ne yapmışlarsa o meşhur iki kuleyi  görmeden Landshut şehrine taraf yelkenlerini açarak kureklerine asılıp kendilerini sisten kurtarark soluğu nerde aldıkları belli olmadan ve şehri kuşatıp talan etmeden geldikleri gibi gitmişler.
Bu efsane hikaye beni çok keyiflendirir zira Diyarbakır' ın da tesaduf odur ki hiç bir tarihte hiç bir  düşman işgaline yakalanmadığını biliyorum.


Kuşatanlar kuşatmak isteyenler Vikingler olmasa da şehir hiç kuşatılmamış sapasağam dimdik ayakta şimdiye kadar.
Hem bu hikayyede iki şehrin benzerliği hemde benim iki defa Vikingleri başkenti sayılır Stokholm' u ziyaretim onlarla tanışmam bende çok hoş güzel mistik bir hikayede sanki bunlara tanıklık etmişim gibi bir iz bıraktı.
Bu bir gezginci yazısı oldu.
Şu an uçakta kendi doğduğum şehre doğru yol almış bulunmaktayım.
Havada bu hikayeyi bitirmek dogrusu inanılmaz keyifli.
Bu kez Diyarbakır uçağındayım gene inme anonsları veriyor hostes türkçe ve ingilizce..
Sevgiyle kalın Sağlıkla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Sökülmez Arşivi
SON YAZILAR