Ayşegül Kunuguş

Ayşegül Kunuguş

Zihin İnanırsa, Beden Takip Eder

Zihin İnanırsa, Beden Takip Eder

Hiç gitmediğiniz bir yerin hikâyesini dinleyin birinden.

Mesela denizi anlatsın size… Suyunun nasıl soğuk ve tuzlu olduğundan bahsetsin. Dibinde rengârenk balıkların parlaklığını, iyot kokusunu anlatsın. Hayal edin kafanızda.

Ya da daha önce hiç görmediğiniz bir meyveden söz etsin. Aromasını, renklerini, dokusunu anlatsın. Yediğinde ağzında nasıl sulu ve ekşi bir tat bıraktığından, dişlerinin kamaştığından bahsetsin. O suratını buruştururken siz de yemiş kadar oldunuz değil mi?

Beyin öylesine karmaşık ve bir o kadar da duygusal bir organ ki; bazen olmayanı var ederken, olanı da inkâr eder. Tıpkı hastalıklarımızı ya da travmalarımızı nasıl yenmemiz gerektiği hakkında bize tüyo verir gibi.

Hayatın içinde defalarca kullandığımız ama çoğu zaman fark etmediğimiz bir teknik bu;

hedeflerimize ulaşmadan önce, orada olduğumuzu hayal ederek beynimize deneyimleme fırsatı vermek.

Bilincin alışık olduğu şeyden korkmaması sayesinde, hedefe daha hızlı ve korkmadan ilerlemek mümkün olur.

Bu yöntemi sadece hedefler için değil, duygularımızı yönetmek için de kullanmaya başladığımızda; hayatımızda birçok şeyi kontrol altına alabiliriz.

Her bilinçaltı çalışmasında, travmaya dönüşmüş korku ve hastalıklara ait hiçbir duygu yok edilmez.

Kişinin bu duyguyla yüzleşerek onu dönüştürmesi sağlanır. “Güvendesin.” mesajı bilinçaltına yerleştirilir ve kişi yeni duyguyla tanıştırılarak güvenli hâle getirir.

Bu dönüşüm süreci bazen zorlu görünse de, insanın kendi iç dünyasında attığı her küçük adım büyük bir değişimin başlangıcıdır.

Başta verdiğim örnek gibi, kişi bazen hiç tatmadığı ama başına gelmesinden korktuğu duyguları kendi içine yerleştirerek gelecek kaygısı taşır.

Bu duyguyu nasıl taşıyacağını bilemez ve sonunda korkuya dönüşür.

Korkular kaygıya, kaygılar da fiziksel hastalıklara dönüşür.

Oysa korku ve kaygı, her duygu gibi normaldir.

Ama sosyal hayatımızı ele geçirip bizi kısıtlamaya başladığında, yaşamın huzurunu da elimizden alır.

Bilim bize mekanizmayı anlatır; ama dönüşümü başlatan şey yine duygudur.

Dünyada bunun pek çok örneğini görüyoruz;

sadece bilinçaltını yönetmeyi başararak hastalıklarını yenen birçok insana şahit oluyoruz.

Bedenin her bir bölgesi iyileşme sürecini kendi kendine başarabiliyorken; duygu, düşünce ve kaygılarımızı da yönetebilmek artık imkânsız görünmüyor.

Zihin inandığında, beden takip eder.

Yeter ki önce kendine güvenmeyi, sonra da hayal etmeyi hatırla.

Çünkü her şey, önce zihinde başlar.

Beyin bilimi bize her gün şunu hatırlatıyor;

düşüncelerimiz, kimyasal birer gerçektir.

Öyleyse şifayı ararken, önce düşüncelerimizi iyileştirmeye ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ayşegül Kunuguş Arşivi
SON YAZILAR