Av. Güler Koçyiğit

Av. Güler Koçyiğit

Bir tribünden yükselen ses, bir ülkenin aynası

Bir tribünden yükselen ses, bir ülkenin aynası

Bir futbol maçının önünde, bir tribünden yükselen o ses…

Ne futbola dairdi, ne rekabete.

O ses; yıllardır inkârla, bastırmayla, tahammülsüzlükle beslenen bir zihniyetin, fırsatını bulduğunda bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan karanlık yüzüydü.

Leyla Zana’ya yöneltilen küfürler, münferit bir taşkınlık değildi. Birkaç kendini bilmezin anlık öfkesi hiç değildi. O sözler; Kürt kimliğine duyulan derin rahatsızlığın, bu kimliği kamusal alanda onurla taşıyan bir kadına yönelen örgütlü bir tahammülsüzlüğün ifadesiydi. Çünkü milliyetçilik, sorgulanmadığında yücelten değil; insanı daraltan, vicdanı körelten, başkasını yok saymadan ayakta duramayan ilkel bir hastalığa dönüşür.

Fikirle mücadele edemeyenler, siyasetle yüzleşemeyenler, sözün gücünden yoksun olanlar küfre sığınır. Küfür, acziyetin en gürültülü hâlidir. Ve bu ülkede o acziyet, en hoyrat biçimde kadın bedenine ve kadın kimliğine yönelir. Kadın siyasetçilere edilen hakaretler yalnızca politik değildir; derin bir erkeklik krizinin, cinsiyetçi ve korkak bir zihnin ürünüdür. Çünkü kadını susturmak, onu aşağılayarak mümkün sanılır.

Binlerce yıldır birlikte yaşadığımız söylenir.

Kardeşlikten söz edilir.

Aynı toprağın, aynı kaderin insanları olduğumuz anlatılır.

Ama bu kardeşliğin sınırı vardır.

Kürtler suskun kaldığı sürece, talepsiz olduğu sürece, itiraz etmediği sürece bu söylem sürer. Ne zaman ki eşit yurttaşlık isterler, ne zaman ki hukuk derler, demokrasi derler, barış derler; işte o anda kardeşlik masalı biter. Maskeler düşer, öfke başlar, dil sertleşir, küfür devreye girer.

Demek ki sorun birlikte yaşamak değil; eşit yaşamaktır.

Sorun kardeşlik değil; kardeşliği paylaşmaktır.

Bazı kesimler için Kürtler, ancak itaat ettikleri sürece kabul edilebilirdir. Hak talep ettiklerinde ise bir anda “fazla”, “tehlikeli”, “tehdit” olarak görülürler. Kardeşlik söylemi yerini düşmanlığa bırakır. Çünkü eşitlik, tahakkümle beslenen zihniyetler için katlanılmazdır.

Leyla Zana tam da bu yüzden hedef alınır.

O, yalnızca bir siyasetçi değildir.

Bir halkın hafızasıdır.

Yasaklanmış bir dilin, bastırılmış bir kimliğin, görmezden gelinmiş bir adalet talebinin sembolüdür. Yıllarını cezaevlerinde geçirmiş, sürgünlerle, yasaklarla, yalnızlaştırmayla sınanmış bir kadındır. Susmayı değil, bedel ödemeyi seçmiştir. Eğilmeyi değil, dimdik durmayı.

Bir tribünden yükselen küfür, Leyla Zana’yı küçültmez.

Ama o küfür, onu edenlerin zihinsel ve ahlaki çoraklığını gözler önüne serer. O sözler; korkunun, tahammülsüzlüğün ve inkârın aynasıdır.

Bugün tribünde bağıranlar, yarın yine kardeşlik nutukları atabilir. Ama artık biliyoruz: Gerçek kardeşlik, zor zamanlarda sınanır. Küfürle, hakaretle, düşmanlıkla sınanan bir kardeşlik zaten yoktur.

Leyla Zana ise bütün bu karanlığın içinde hâlâ bir değerdir.

Kürtler için.

Bu ülkenin demokratik geleceği için.

İnsan onuru için.

Ve tarih, her zaman olduğu gibi, kimin küfre sarıldığını değil;

kimin insan kalabildiğini yazacaktır.

Sevgiyle …

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Av. Güler Koçyiğit Arşivi
SON YAZILAR