Selim Kaplan

Selim Kaplan

Biraz Emek Biraz Sabır

Biraz Emek Biraz Sabır

Yılın en sıcak günlerinin yaşandığı yaz aylarında sıcaktan şikâyet edenlere genelde verdiğimiz cevap “ sıcaklar olmaz ise üzüm, nar, fıstık olgunlaşır mı” şeklinde idi. Bu günlerde aynı soruya benzeri cevap veremiyoruz. Çünkü insanlar “Allah aşkına iki salkım üzüm, iki nar yemek için bu sıcağı çekmeye değer mi” diyorlar, takdiri sizlerindir.

Ağustos ayının sonlarına doğru yol alırken, batı bölgelerimizden başlayarak havaların serinlediğini ve yağışların başladığını gözlemliyoruz.

Bunun bilincinde olan yurdum insanı, bu günlerde, Kurmanci’deki “Kevire havine bıkın kadine” (Türkçe eş anlamı: Yazın ürünlerinden her bulduğunu, kışın tüketmek üzere, kilerde depola ) anonim sözünün düsturu gereği kışlıkları hazırlamaya başladı.

Diyarbakır’da, yüksekliği dört ayaklı minareden daha yüksek olmayan bir tane gökdelen var iken, komşular aile gibiydi ve imece usulü patlıcan, biber ve kabağın kurutulmuş dolmalıkları, domates ve biberin salçası, meyvelerin reçeli yapılırdı. Yöresine göre başka yaz sebze ve meyvelerinden de kışlıklar hazırlanır ve kışın tüketmek üzere kilerlerde muhafaza edilirdi.

Her sitedeki binaların gökdelen olduğu, göğün delik deşik ve dört ayaklı minarenin gökdelenlerin gölgesinde kaldığı günümüzde; sebze ve meyve fiyatlarının çok yüksek olması, insanların biri birlerine yabancılaşması, günümüz insanının emek gerektiren ve tek başına yapıldığında, gerçekten sabır gerektiren kışlık hazırlama zahmetine katlanmadığını söylemek mümkündür.

Yazdan, kışa hazırlanma sabrını ve gayretini göstermekte zayıflayan günümüz insanının, aile birliğinin korunmasında da yazdan kışa hazırlanma sabrı ve gayretini göstermediğini söylemek mümkündür.

İnsanlar; apartmanlarda yaşamaktan sanki başları göğe ermiş gibi, olmadık taleplerde bulunarak evlilikleri zorlaştırıyor ya da biri birine katlanmayı göze alamıyor, bunları aşıp evlenenlerin de azımsanmayacak bir kısmının, evlendikten sonra ufacık meseleleri sorun edip ayrılma yoluna gittiklerini gözlemliyoruz.

Ülkemizde 2010 yılında boşanma oranı % 20,3 iken, 2022 yılında bu oran % 31,5’e yükselmiş Ve hatta büyük şehirlerimizde bu oranların daha da yüksek olduğu ifade edilmektedir. Tüm yıllardaki boşanma istatistiklerine bakıldığında, boşanmaların yarısına yakınının ilk beş yıl içinde gerçekleştiği görülmektedir.

İstisnalar olsa da, boşanma sebeplerinin en önemlisi de şiddetli geçimsizliktir. Bunun sosyolojik nedenleri olabilir ama esasta eşler arasında geçimsizlikte, geldikleri ailenin rolü görmezden gelinemez. Nihayetinde her insanı yetiştiren bir ailedir. Çocukların ev ortamında anne ve babalarından gördükleri ile annenin çocuğunu yetiştirme tarzı evlilik birliğinin devamı için çok önemlidir.

Her sağlıklı ve başarılı toplumun temel taşı aile, ailenin de taşıyıcı direği kadındır, annedir.

Erkek egemen bir toplum olarak kadınlarımızın yeterli saygıyı gördüğü söylenemez ve hatta kadına şiddet ile kadın cinayetlerinin zamanla arttığı da söylenebilir.

Bunları aşmanın yolu da eğitim olup, eğitimin de birinci basamağı aile eğitimidir.

Eğer baba evde şiddet uygulamaz, anne de ailenin huzuru ve mutluluğu için sabır gösterirse, çocuklar da gelecekte aynı davranışları sergileyecektir.

Diyarbakırlı Şairimiz Mehmet Kadri Göral’ın “Bir Annenin Oğluna Mektubu” şiirinde, annesinin oğluna, kadınları dile getiriş üslubuna bakalım;

“………

Ehsan! Biliyem eyisen hoşsan/Her şeye çabuh kızisan/Kızanda da alalo (hindi) gibi kabarisan /Oğlum! asebi erkegin kahri çoh olur/Kahır çeken kari zor bulunur/Onun için kariların hamuri sabırnan yoğrulmuştur./Onlar hanımdır/Onlar hatundur/Onlar sultandır/Onların mekânı Cennet-i ala’dır/Onlar ışıhtır/Onlar nurdur/Onlar Yüce Allah’ın erkeklere bir lütfüdür.”

Evliliklerde cicim ayları geçtikten sonra, kadın erkekte babasının özellilerini, erkek de kadında annesinin özelliklerini arar. Çünkü evlilik anlamında, yaşam boyu gördükleri en yakın örnek anne ve babalarıdır. Kadın ve erkek aradıkları özellikleri eşlerinde bulamayınca çatışmalar başlar. Eğer bir süre sonra kadın kocasının babası olmadığını, erkek de karısının annesi olmadığının farkına varır ise evlilik devam eder, aksi halde ayrılıklar kaçınılmaz olmaktadır.

Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur; ellinci yıllarını kutlayan bir çiftin kadın olanına, elli yıllık mutlu evliliğin sırrını sorduğunda kadın kendisine;

  • “Ben beş ayrı koca ile evlendim” der.

Kendisi” yani bundan önce dört kez evlendiğinizi mi söylemek istiyorsunuz” deyince kadın;

  • “Hayır; evlendiğim adamların hepsinin soyadı aynıdır. İlk evlendiğim adam yakışıklı ve coşkulu idi, ona âşık oldum, ikinci adam işkolikti biraz çabayla onu da sevdim, üçüncü adam orta yaş krizi yaşattı, biraz daha çaba ile onu da sevdim, sonra emekli oldu evde her işime karışan bir adam oldu, onu da sevdim, şimdi şu gördüğün yaşlı adam var ya, onun bu halini de sevdim.
  • Aynı adamın beş ayrı halini sevdim” der.

Doğada her şeyde olduğu gibi, insanların da zamanla değişmesi ve her insanın kendisine benzemesi gayet doğaldır. Örnekte de yer aldığı üzere eşleri değişen halleri ile sevebilmek evliliğin devamı için çok önemlidir.

Evlilik birliğinde umudun kaynağı kadındır. “Yuvayı dişi kuş yapar” atasözü evlilik anayasasının adeta ilk maddesidir.

Evlilikte kadınlara bu kadar sorumluluk yüklenirken, erkek nasıl olmalının cevabına Şairimiz Can Yücel’in “Erkek dediğin” şiiri ile bakalım;

“… …. ….

Erkek Dediğin, Erkek Olacak Güzelim./ Seni Sadece Sen Olduğun İçin Sevecek./
Parayla Pulla, Kariyerle, Güçle, Kimin Ne Dediğiyle Hareket Etmeyecek./ Hem Sevgilin, Hem Arkadaşın Olacak” .

Evlilikte, sabır ve karşılıklı saygı ile geçecek yıllar, aile yapısını daha da sağlamlaştırır. Evlilik hususunda kadının erkeğini sevgiyle eğitmesi ve eşlerin zaman geçtikçe birbirlerini anlama ve tanıma imkânı elde etmesi ile daha fazla tecrübe edinilir ve mutlu olunur.

Evlilik konusunda, her kadını olduğu gibi her erkeği de bir kadın eğitir ve her erkek eğitilebilir. Yeter ki eğiteni sevgi ve sabırla yüklü olsun.

Kadınlarımızın sabrı ve emeği ile yaz gününde hazırladıkları kışlıkların, kış günü evinize yaz sıcaklığı ve mutluluğunu getirmesi temennisi ile.

Saygılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR