Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Diyarbakır Beş Nolu’nun Kadın Yüzü

Diyarbakır Beş Nolu’nun Kadın Yüzü

12 Eylül 1980'in üzerinden 36 yıl geçmiş. Toplumun hafızasında ve hayatında o denli derin izler bırakmış ki; hâla 12 Eylül, darbe ve darbenin yarattığı tahribatın izleri konuşuluyor. Hatta darbenin derinleştirdiği sorunların çözümünün "yol haritaları" toplumun gündemini oluşturuyor.

12 Eylül ve Kürde ait yaşanmışlıklar söz konusu olduğunda Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi akla gelir. Cezaevini düşünürken de oranın komutanı Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran anımsanır. Komutan'dı, çünkü kendisini öyle adlandırmaktan hoşlanan ve kelimenin tam anlamıyla sadist biri: "Sizi yola getireceğim. Hafızanızı silip, sizi, en yakınlarınızın bile tanıyamayacağı yeni kişiliklere büründüreceğim" ilkesiyle yola çıkmış bir zalimdi Yüzbaşı Esat...

O 12 Eylüllü zulüm yıllarından bugüne nedense toplum olarak öyle bir hale geldik ki; en büyük felaketin yaşanan travmaları kanıksamak olduğu noktasına gelip takıldık. Bugün Diyarbakır 5 Nolu'da yaşananları herhangi bir psikologa birinin anlatması söz konusu olduğunda, en basitinden 'o acıları yaşayan birinin çıktığında delirmemişse eğer ciddi sosyal sorunları olabileceğini ve ruhen tedavi edilmesi, rehabilitasyona tabi tutulması' gerektiğini ifade ederler.

O günlerin her Diyarbakır 5 Nolu'sundan çıkmış biriyle bir şekilde karşılaştığımda, buluştuğumda, sohbet ettiğimde sadece gözlerine bakarım. O gözlerde o günleri yaşanmışlığın hüznünü, acısını görür / görmek isterim.

Diyarbakır beş nolu 40 koğuşu ve 80 hücresi ile uygulamalı bir işkence, ölüm ve yok etme merkeziydi. Kürt halkının siyasetçilerine, entelektüellerine; halka "ders" olsun diye aklın hayalin almayacağı acılar yaşatılmış bir merkezdi Diyarbakır 5 No'lu.

Bugün ifade etmek gerekiyor ki; koca bir ülkeye zulmüyle abad olmuş bir dönem olan 12 Eylül'ün Kürde değen yüzü benim cephemden Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'dir. Kürt, ateşin ve ihanetin içinden o zindan koşullarında adeta yeniden doğmuştur.

İki açıdan bundan neredeyse otuz sene önce "okul" olarak "uygulamaya" tabi tutulmuş beş nolu. Bunlardan biri başarısızlığa uğramış, diğeriyse Kürdün haklı talepkârlığını bugünlere taşımıştır.

Her bir koğuşunda ve hücresinde ayrı tanıklıkların bugünlere taşındığı bir "Hak, hukuk, insaniyet ve yüzleşme müzesi" olmalı Diyarbakır 5 No'lu. Ve ibret-i alem için de dünyaya teşhir edilmeli 5 No'lu. Belki özür ve telafi mantığı Kürt cephesinden 12 Eylülün yüz karası olarak böylece hal yoluna girer.

Dolayısıyla 8 Mart Dünya Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü haftasında açılışı yapılan Kadın Tutuklular açısından Diyarbakır 5 Nolu Sergisini Sümerpark yaşam alanında gezer, izlerken bunları düşündüm.

Ve ne acı, ne tuhaf ki hâla toplum olarak o kabuk bağlamış acılara yeni acılar ekleniyor. Eskisiyle yüzleşilmediğinden yenileri yarayı kanatıp pekiştiriyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR