BİR MİLLET DİZİLERLE DAĞITILIYOR
Türkiye bugün bir gerçeğin tam ortasında yaşıyor: Televizyon dizileri artık sadece eğlence değil; toplumun kimliğini, aile yapısını, değerlerini ve sosyal dokusunu şekillendiren birer mühendislik aracına dönüşmüş durumda. Fakat daha vahim olan şu ki, dizilere konu olan illerin sivil toplum kuruluşları, seçilmişleri ve atanmış yöneticileri bu çarpık tablo karşısında derin bir sessizliğe gömülmüş durumda. Sanki herkes aynı anda sağır, aynı anda kör olmuş gibi. Bu sessizlik artık tesadüf değil; toplumsal çürümeye verilen pasif bir onaydır.
Ekranlarda gördüğümüz sahnelerle gerçek hayat arasında dağlar kadar fark var. Ben şahsen ne bir köy ağasının köşkünde gündelik giyim yerine gece elbisesiyle dolaşan bir kadına rastladım, ne de elinde silahla sağa sola racon kesen, toplum tarafından kabul gören bir “Güneydoğulu profili” gördüm. Bu sahneler gerçeği temsil etmiyor; topluma giydirilmek istenen yeni kimliğin kostümleridir.
İslami ve Dindar Yapılar da Sessiz Kalamaz
Sözde dindar, sözde manevi sorumluluk taşıyan sivil toplum kuruluşları ve cemaatler için de sorumluluk açıktır. Slogan atmak, yürüyüş yapmak veya boy göstermek, bu ülkenin değerlerinin çürüdüğü bir ortamda artık yeterli değildir. Görev, sahadaki tahribatı raporlamak, Meclis ve RTÜK nezdinde düzenleyici mekanizmaları harekete geçirmek ve toplumun korunmasını sağlamak olmalıdır.
Bu görev, sadece sembolik bir eylemle yerine getirilemez. Somut adımlar gereklidir: Alan çalışmaları yapmak, toplumsal etki analizleri hazırlamak, raporları yetkili kurumlara sunmak, çocuk ve gençlerin korunması için politika önerileri geliştirmek. Bu, sadece “ahlaki sorumluluk” değil, aynı zamanda toplumsal bir zorunluluktur.
Dizilerin Kısa Vadeli Ekonomik Getirisi, Uzun Vadeli Felaketi Gizleyemez
Evet, diziler kısa vadede turizmi canlandırabilir, setler ekonomik hareketlilik sağlayabilir. Sokaklar popülerleşir, mekanlar sosyal medyada görünür hâle gelir. Ama kısa vadeli ekonomik kazanç, uzun vadeli toplumsal ve kültürel maliyetlerin yanında önemsizdir.
Çünkü bu diziler:
• Aileyi çökertiyor,
• Gençlerin değer algısını zehirliyor,
• Şiddeti ve ihanetleri normalleştiriyor,
• Toplumsal aidiyet ve güveni zedeliyor,
• Kadın ve erkeğin rollerini çarpıtıyor,
• Kültürel hafızayı erozyona uğratıyor.
Bütün bu zararlar, birkaç kuruşluk ekonomik kazançla telafi edilemez. Kısa vadeli getiriler, toplumun temel taşlarını dinamitlemekten farksızdır. Bir milletin geleceği, reel değerlerle değil, reytinglerle inşa edilemez.
RTÜK: Tahribatın Önlenmesinde Daha Etkin Olmalı
RTÜK’ün toplumun kültürel dokusunu ve çocukların psikolojik sağlığını koruma yönünde daha etkin bir pozisyon alması zorunludur. Sadece olaylar olduktan sonra sembolik cezalar vermek artık yeterli değildir; önleyici mekanizmalar geliştirilmelidir.
Avrupa örnekleri açıktır:
• İngiltere’de OFCOM, yayın öncesi senaryo analizleri yapar, sosyolog ve psikologların onayı olmadan yayın hayatına başlanamaz.
• Almanya, çocuk ve aile psikolojisine aykırı içerik üreten şirketlere devlet desteği vermez ve ağır yaptırımlar uygular.
• Fransa, yerel kültürü ve aile yapısını aşağılama içeriklerini hiçbir koşulda yayınlamaz.
• İskandinav ülkeleri, bir dizinin toplumsal etkisini “yayın öncesi” raporlarla analiz eder ve buna göre yayın izni verir.
Bizde ise çoğu zaman önleyici mekanizmalar devreye girmeden olaylar gerçekleşir. Ardından verilen sembolik cezalar, çürümeyi meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Son Söz: Sessizlik Artık Rıza Göstergesidir
Bu mesele artık sadece bir dizi meselesi değildir; bu, Türkiye’nin kültürel hafızası, toplumsal kimliği ve gelecek kuşaklarının korunması meselesidir.
Toplumsal çürüme görünür hâle gelmişken, sessiz kalmak fiilen onay anlamına gelir. Her kurum ve birey, değerlerin korunması için somut adımlar atmakla yükümlüdür. Sadece izlemek veya seyirci kalmak artık yeterli değildir.
Bir millet dizilerle dağıtılıyor ve bunu seyirci olarak izlemek yerine, sorumluluk almak bir zorunluluktur. Çocukların, ailelerin ve kültürün korunması için harekete geçmek artık beklenebilir bir erteleme değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.