Artık köylüler papazlardan korkmuyorlar!
Memleketinin bir köyünde, papaz olan arkadaşını ziyarete gittiğinde, köy halkının papaza saygıda kusur etmediğini, nerede ise başlarında taşıyacak derecede hürmette bulunduklarını görür ve arkadaşından yana çok mutlu olur.
Papaz arkadaşı ile köylünün bu durumunu paylaştığında, arkadaşı konuya şöyle açıklık getirir.
“Öyle göründüklerine bakma, ellerinden gelse beni bir bardak suda boğarlar. Ama her biri yedikleri haltları temizlemek için, günah çıkarmaya bana gelip, bütün sırlarını benimle paylaştıklarından, sırları açığa çıkmasın diye de saygıda kusur etmezler. Anlayacağın bana saygılarından değil, benden çekindiklerinden, menfaatleri gereği, saygıda kusur etmezler”
Bizans imparatorunun himayesinde, MS. 325’te toplanan ilk Hristiyanlık konsülü ile İznik ittifakında birlik oluşturan Hristiyanlık dünyası, 1054 yılında kültürel, dilsel ve teolojik farklılıklar bahane edilerek ve aslında kiliselerin çıkarları dolayısıyla, Katolik ve Ortodoks dünyası olarak ikiye ayrıldı.
Katoliklerin merkezi Roma, Ortodoksların merkezi de İstanbul olarak kaldı.
Bu bölünme gerçekleşirken Katolik Kilisesi ve Ortodoks Kilisesi, kendilerinden olmayanları Hristiyanlıktan Aforoz ettiler, yani din kardeşliğinden çıkardılar.
Bu tarihten sonra, örgütlü çalışan kiliselerin inançları ve siyasetleri, başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok coğrafyasına yayıldı.
1453’te İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethi ile Ortodoks mezhebi, tabiri caizse başsız ve öksüz kalırken, Katolik kilisesi daha da güçlendi.
Kilise insanlara, Allah’ın tasarrufunda olan, cenneti verme veya insanları dinden çıkarma yetkilerinin kendisinde olduğu, iddiası ile hükmetti. Papalar krallara taç giydiriyor, haçlı seferleri düzenliyor, siyasi otorite kullanıyor ve bu sayede geniş topraklar ve zenginliklere sahip olunuyordu.
Engizisyon(din) mahkemeleri ve aforoz etme(dinden çıkarma) korkusu ile de toplumlar üzerinde şiddet uygulayan kiliseye tepki olarak, 1514 yılında Protestan mezhebi ortaya çıkınca, Hristiyanlık inancı üç ana mezhebe bölündü.
İlk bölünmeden yaklaşık 9 yüzyıl sonraki 1965’te de, Katolik ve Ortodoks kiliseleri barış imzalayıp, biri birlerini yeniden Hristiyanlık inancında kabul ettiler.
27-30 Kasım 2025 tarihleri arasında, Türkiye’yi, görünüşte 325 yılında İznik’te toplanan ilk konsülün 1700’ncü yıl dönümü amacıyla ve aslında Katolik Dünyasıyla Ortodoks Dünyasını birleştirmek amacıyla ziyaret eden, Katolik Hristiyanların Ruhani Lideri Papa 14. Leo ile İstanbul Ortodokslarının Ruhani Lideri Patrik Bartholomeos arasında ortak bir bildiri imzalandı!
Bu bildirinin basına yansıyan kısmı ile “Tüm Hristiyanlar arasında tam birliğin yeniden sağlanmasını engelleyen ve teolojik diyalog yoluyla çözmeye çalışılan engellerin (varlığının) kabul edildiği, bunun yanında toplulukların birbirine 'İznik inancıyla ifade edilen ortak imanla' bağlandığı” ifadelerine yer verilmiştir.
Bildiride mealen, farklılıklarımız ve menfaatlerimiz ayrı olsa da, Hristiyan olarak, hepimiz aynı inançtayız demişlerdir.
Katoliklerin Ruhani Lideri’nin Türkiye ziyareti dolayısıyla, basına yansıyanların, ziyaretin buz dağının sadece görünen kısmı olduğu değerlendirilmektedir.
Bu ziyaretin arka planında ise çok soru vardır!
- İznik’te düzenlenen Hristiyanlığın ilk konsülünün 1700’üncü yıl anma törenine, Katolik ve Ortodoks temsilcilerin yanı sıra, birçok ülkenin kiliselerinden din adamları katılmış olsa da, Rus Ortodoks Patriği ve onu destekleyen ülkelerin kilise temsilcilerinin bu etkinliğe katılmaması, törenin Hristiyanların birlik olma amacını gerçekleştirmediğini göstermiştir.
- Kapalı kapılar ardında, İstanbul Ortodokslarının Ruhani Lideri Patrik Bartholomeos’un ekümeniklik (Ortodoksların dünya liderliği) beklentileri için, ne tür sözler verilmiştir?
- Patrik Bartholomeos, başta ABD Başkanı olmak üzere, ulaşabildiği çevrelerden, Suriye ve Ortadoğudaki kiliselerin kendisine bağlanması için destek istemiştir. Bu konuda bir görüşme yapılmış mıdır?
- Amerikan asıllı Papa, üç günlük Türkiye ziyaretinde, yönettiği her ayinde İncil’deki şu deyimleri kullanmıştır. ”Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez. Siz de hazır olun. Çünkü insanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir(Luka 12/39-41)”.
Papa üç ayrı ayinde kullandığı bu deyimlerle, Hristiyanlık camiasına “hazır olun, biz yeniden ama Türkiye yöneticileri ve halkı aciz duruma düştüğünde, gelip bu coğrafyayı birlikte soyacağız” mı demek istemiştir?
- Linkini aşağıda paylaştığımız ve binlerce okuyucuya ulaştığını bildiğimiz, yazımızda da belirttiğimiz üzere; Ortadoğuda, 2 bin 7 yüzyıl önce, tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş Yahudi Devleti’ni, emperyal hedeflerini gerçekleştirmek için mumya misali yeniden diriltip, bu coğrafyadaki katliam ve soykırımlara sebep olan üst akıl, Hıristiyan inancına göre, bin 7 yüzyıl önce gerçekleşen olayları kullanıp, İznik ve dolayısıyla Türkiye için yeni hedefler peşinde midir?
- Ve daha fazla soruyu okuyucuların değerlendirmelerine bırakıyorum?
Başta orta ve kuzey Avrupa ile kuzey Amerika olmak üzere, Hristiyanlık coğrafyasında insanlar, inandırıcı olmayan eylem ve söylemlerinden dolayı kiliseden (Hristiyanlıktan) uzaklaşıp, ya farklı inançları ya da inançsızlığı tercih ediyorlar. Bu nedenledir ki, anılan coğrafyalarda, orta ve yeniçağda yapılmış tarihi kiliseler, yeterli cemaatleri olmadığından, günümüzde tiyatro, konser salonu veya sosyal etkinlik alanları olarak kullanılmaktadır!
Artık insanlar, Allah’ın kendilerine şah damarlarından daha yakın olduğunun farkında olup, Cennet ve Cehennemin din adamlarının tasarrufunda olmadığının bilincinde olduğundan, başta Hristiyan köylerindeki papazlar olmak üzere, din adamlarına korkudan saygı göstermiyorlar!
Ortaçağda kilisesinin, günümüzde de bir kısım Müslüman din adamlarının, kendi menfaatleri çerçevesinde, Allah sevgisini ve cenneti pazarlamaları veya insanların dinden çıkarılıp Cehennemlik olacakları fetvaları ile korkutulmalarının, insanlara ve inançlara faydasının olmadığı, tarihi gerçeklerle sabittir.
Başta ülke yöneticilerimiz olmak üzere insanlarımızın, bir kısım ülke veya kesimlerin, inançları siyasi ve muhtelif dünyevi menfaatleri için kullanabileceklerinin bilincinde olmaları, çok önemlidir.
İnsanlık tarihi boyunca, masum ve temiz insanların ilahi duyguları, yozlaşmış insanların dünyevi menfaatleri için kullanılmış ve kullanılmaya da devam edilmektedir.
İnançlarımız ve İnsanlığımıza sahip çıkmak adına, bayağı insanların bizi kullanmasına izin vermeyip, yaşamımızı hurafelerle kirletmemek, insani görevimizdir.
27.09.2025 tarihli “Başımıza yeni çoraplar mı örülmektedir?“ başlıklı yazımız: https://www.tigrishaber.com/basimiza-yeni-coraplar-mi-orulmektedir-8581yy.htm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.