Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Hakkari Suretleri

Hakkari Suretleri

“Kitabelerimin yazıldığı günlerde,

Benim tarafımdan yok edilmiş bir kent
Benim tarafımdan yıkılmış bir duvar
Kırılgan bir kamış gibi benim tarafımdan ezilmiş bir ülke,
Ozanların şarkılarında yer almayacak.”
Ur Kralı Şulgi, dört bin yıl evvel kendisinden sonrakilere seslenerek, kendi adının haksız ünle(n)me ile anılmaması için kitabesini kazıtıp bu günlere bırakarak böyle demiş!
Îhsan Colemergî’nin bir kitabına ad olarak yakıştırdığı destan olan “Cembelîyê kurê mîrê Hekarîyan”dan müsemma, hem yazarının adı Colemêrg hem de kitabında anlatılan Hekarî (Hakkâri)...
Mamoste Îhsan Colemêrgî’nin on yıl evvel Lîs Yayınları’nda çıkan kitabı “Hakkari Sûretleri” yeni baskısını yaptı.
Hakkâri, coğrafi olarak uçta bir şehir! Beyler, paşalar, aşiretler, unvanlar divanı. Nedense Hakkâri dendi mi, ben hep aşiret kavramını/ aşir yaşam biçimini de birlikte düşünürüm.
Zaten bugüne dek Hakkâri’yle ilintili okuduğum tüm kitaplarda (benim okuduklarım birkaçı geçmez) bu aşiret ilintisi ortadadır. Elbette aşiret bağı öne çıktı mı, birey her daim ikinci planda kalır. Aşiretin kuralları kavil keser. Hayata ve âna dair bütün yaşanmışlıklara ve yaşanacaklara aşiretler karar verir. Ötesi tevatürdür. O nedenle Hakkârililerin soyadı gibidir aşiretleri…
Bir başka yönüyle de, Kürt tarihinde ve Kürtlerle komşu kavimlerin tarihinde her daim ayrı bir yeri olmuş şehirdir Hakkâri.
Sarp doğası gereği sadece Cumhuriyet’in ilanından bu yana belirlenen “hudut” ili olması nedeniyle değil, Osmanlı’dan bu yana da uçta olan ama sınır noktasında olmayı hiçbir zaman ciddiye almayan bir duruşu olmuş Hakkâri’nin.
Hakkârili ihtiyaç duyduğunda destursuz, kâğıtsız, evraksız ihlal etmiştir sınırı.
Adını ticaret koymuştur.
Adını ziyaret koymuştur.
Adını kız alıp verme koymuştur.
Ama kendi onayı dışında belirlenmiş; bir yanı İran, bir yanı Irak olan sınırı hiçbir zaman kabullenmemiştir Hakkâri insanı. Belki de şair sırf bu nedenle;
“Pasaporta ısınmamış içimiz/ Budur katlimize sebep suçumuz” sözünü onlar için söylemiştir…
Dört yanı sarp, kimilerine geçit vermez dağlarla kuşatılmış, (en muhteşemi de Sümbül Dağı) yüksekte bir çanak içinde kendi kavlince, kendi kurallarınca yaşayan bir şehirdir Hakkâri.
Şehirleri, elbette en iyi, o şehirde ve o şehirle birlikte yaşayan, soluk alıp veren, yüreği şehriyle birlikte atanlar bilir. Bu sebeple İhsan Colemêrgî ses, soluk olmuş şehrine “Hakkari Sûretleri”nde...
İşte o Kızıl Çarşamba’dan tutun, Trişin, Geverok’da kayalara oyulmuş suretlerin, Evliya Çelebi’de Hakkâri, Anu ve Enlil’in, Enkidu’nun, Marduk’un, Dumuzi’nin, İştar’ın, Gılgamêş’in sözleri size kitabın sayfalarından sesleniyor... Ve kitabın sonunda güzel bir Hakkâri fotoğraf albümü...
Benim tanıdığım İhsan Colemêrgî, “Hakkari Sûretleri” kitabında; alaca renkli kıyafetleri içinde, coğrafyasının gereği, yaşına bakmadan elinde gopalıyla (baston), sarığının çevresindeki Asuri-Ezidî hatta Zerduşti geleneği süslü şahin, horoz telekleriyle Hakkâri-Colemêrg fotoğrafı olarak durup aziz okura el ediyor...
“Hakkari Sûretleri”, saklı ve ötelerde sarp dağların, derin vadilerin, çılgın akarsuların arkasında kalmış bir şehrin dikenli tarihinin şimdilerde hayli mağdur, ama mağrur mekânlarının yitik şahsiyetlerinin günümüz insanına yansıyan suretidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR