Hasan Tahsin Gücüm

Hasan Tahsin Gücüm

Merhaba…

Merhaba…

Bir Diyarbakır Eylülünden Tüm okuyuculara ve dostlara merhaba.

Bu eylül sabahında siz değerli okuyucularla buluşmanın ve bundan sonra zaman zaman naçizane köşemizde sizlerle hasbihal etmenin mutluluğunu yaşayacağız.

Dertlerimizi, sevinçlerimizi, kültürümüzü, tarihimizi velhasıl yüreklerimizden dökülenleri paylaşacağız.

Evet! Eylül ile merhaba dedik sizlere.

Her ne kadar takvimde bir zaman dilimine denk gelse de hem edebiyatımızda hem de yaşamımızda çok farklı anlamlar yüklediğimiz bir ay’dır eylül.

İsminin kökeni arapçadı (أيلول),aslında süryanice Arami/Süryani takviminin altıncı ayına atıfta bulunan ˀelūl (אלול) kelimesinden alıntıdır. Daha da derine inersek; isim köken açısından ‘’Akadça’’ -hasat festivali- ve bu festivalin yapıldığı ayı tanımlayan elülü/elünu kelimesinden türemiştir.

Eylül kimi zaman hazandır, kimi zaman ayrılık kimi zaman kavuşma olmuştur kültürümüzde.

Bazen yaşam döngümüzde doğumu, yeni bir rüzgar’ı, bazen musalla taşına uzanmış selayı bekleyen Apı Musa’lar, Aram Tigran’lar, Beyto Can’lar olmuştur eylül.

Bazen Netekim Paşalara ait tank paletlerinin sesleri bazen Diyarbakır zindanlarında pencereden sessizce söylenen şiirler olmuştur.

Başka hiçbir ay bu kadar zıtlığı ve anlamı içinde barındırmamıştır.

Siyah taşından mıdır bilinmez, Kadim şehirler içerisinde eylül ile en fazla özdeşleşmiş şehir herhalde Diyarbakır olmuştur.

Karacadağdan fışkıran siyah taşlarla örülü şehre bakınca ruhuyla bütünleştiğimiz yer olmalı diye geçiririz bazen içimizden. Bu yüzdendir belki, hüzünlü şiirlere, uçsuz bucaksız gökyüzüne ve mavi gözlü çocukların gözyaşlarına şahitlik etmiş taşlarla örülü bu şehre olan sevgimiz.

Toprağın ve yaşadığınız şehrin, umutları yeşerten bir yanı vardır. Ama zamanla unuttu bunu insanoğlu.

Biz ise tüm bunlara sırtımızı dönerek hep sevdik Eylül’ü ve bu şehrin taşlarla örülmüş hüznünü. Çünkü coğrafya kaderdir gerçekliğinden yola çıkarak bu şehrin içinde kaderle yazılmış farklı bir benlik bulmuştuk.

Bu benlik bizi büyüttü, Diyarbekirin çocukları ile dar küçelerinde oyunlar oynarken bu şehrin, yine bir ikindi vakti sırtımı bir küçe duvarına dayamış, evselden esen havayı içime çekerken tarihin hüzün kokusuyla doluyor ciğerlerim.

Ve yine aynı şey.

Her eylül hazanında aldığım her nefeste yeni bir dünya filizleniyor zihnimde.

Gözlerimi kapatıp, etrafı dinlerken, Dicle’nin akarken nefesindeki hırıltı. Mardin’e, Bağdat’a akan, Cezireye akan küçük çocukların gözyaşları uğrar bir an zihnime.

Ve hadi kır kabuğumu diyor Diyarbakır, kırılsın kapkara taşlarıma bağlanan zincirler diye.

Haykırıyor; baharlar gelsin, Çocuklarla beyaz uçurtmalar uçurtalım dağkapı meydanında.

Ve başka eylüllere uyandığımızda, gökyüzündeki şiirselliğimiz olsun bu uçurtmalar.

Sağlıcakla Kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Tahsin Gücüm Arşivi
SON YAZILAR