Ülke olarak her güne  yeni bir gündem veya önemli bir olayla başlıyoruz. Bu durumu son yıllarda daha yoğunluk yaşadık. Özellikle 2011 sonrasında gerek iç gelişmeler ve gerekse dış gelişmeler durumu yaşamamıza neden oluyor. Ülke içerisinde 2013-2015 yılları arasında kısmi bir rahatlama dönemi yaşamamıza rağmen ülke olarak siyasi gündemimiz sürekli şekilde hareketli ve yoğundu. Ülke içerisinde 2011 yılı sonrasında iç muhalefet, iktidara karşı topyekün bir ittifak etmesine rağmen tüm seçimleri iktidar partisi kazanmıştı. Bu durum karşısında bu kez dershaneler krizinden sonra dönemin "cemaat" olarak adlandırılan şimdi ise tüm Türkiye'nin ,FETÖ olduğunu kabul ettiği örgütün organizatörlüğünde başlayan gezi olayları,17-25 aralık operasyonları,7-8 ekim olayları,mit krizi, özellikle bölgemizde yaratılan güvenlik zaafiyeti ,Hendek ve barikatlar üzerinden yaşanan olaylarda gerek şehitler üzerinden gerekse vatandaşların mağduriyetleri üzerinden iktidar partisinin yıpratılması ve mümkün ise iktidarın el değiştirmesi amaçlandı ancak başarılı olunamadı. 15 temmuz akşamı ise daha önceki operasyonlar üzerinden sağlanamayan iktidar değişikliği bu kez askeri darbe ile sağlanmaya çalışıldı. 15 temmuz akşamı milletin ittifakla karşı koyuşu karşısında darbenin başarılı olamadığına hep birlikte tanıklık yaptık. Peki iktidarı hedefleyen bu yapının operasyonları bitti mi? Bizler rahatlama ve kendi gündemimize yoğunlaşabilir miyiz? Bu kolay bir soru değil. Kaldı ki hiç te öyle görünmüyor. Yani rahatlama ve kendi gündemimize dönme ihtimali bulunduğumuz süreçte kolay görünmüyor. Çünkü yukarıda bahsettiğim tüm olay ve girişimlerden netice alamayan gerek FETÖ gerek PKK gerek DAİŞ ve gerekse küresel aktörlerin Türkiye'ye yönelik iktidarı da hedefleyen yeni bir operasyonu hayata geçirme ihtimalleri kuvvetle muhtemel görünüyor. Yapılacak operasyon ekonomik mi,siyasi mi veya toplumsal olay şeklinde mi olur bunu Zaman gösterecek. Ancak daha önce ekonomi,siyasi ve sosyal projelerin karşılık görmediğini de hesaba katar istek bu kez Uluslararası kuruluşlar üzerinden yapılacak bir operasyonla iktidarın yıpratılması ve itibar kaybı yaratılarak iktidar değişikliği hedeflenebilir. Bu kuruluş ekonomik bir kuruluş ta olabilir siyasi bir kuruluş ta olabilir. Yani Moody's gibi ekonomik bir kuruluşun Türkiye ekonomisine yönelik maniplasyonunu derinleştirmek suretiyle iktidarı itibar kaybına uğratarak veya Birleşmiş Milletlerin daimi üyelerinin Cerablus'a yönelik Fırat Kalkanı Hareketına karşı alacağı siyasi yaptırımla iktidarı yıpratmak ve Türkiye'nin siyasi gidişatına yön vermeyi hedefleyebilir. Bunu Zaman gösterecektir. Türkiye'deki iktidar değişikliği kendileri açısından önemli midir ? Elbette çok önemlidir. Zira ,Ortadoğu coğrafyasında yaşanan tüm hesapların bozulmasına neden olan mevcut iktidarın varoluşu kendileri açısından kabul edilemez bir durumdur. Mazlum ve mağdur insanların sorunlarını dile getiren,Aylin Kürdi'ler üzerinden hesap soran,sorunların büyümesi ve gelişmesinde küresel aktörlerin ve küresel kuruluşların sorumluluğu olduğunu dile getiren, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda herkesin şahitliğinde "... Dünya beşten büyüktür. Sınırlarınızı kapatarak bu sorunu çözemezsiniz. Yaşanan olaylar insanlık açısından utanç Olduğunu..." söyleyecek cesarete sahip bir iktidar ve devlet başkanının varlığı kesinlikle kendileri açısından kabul edilemez durumdur. Bu nedenle yeni bir operasyonuna muhatap olma ihtimalimiz kuvvetle muhtemeldir. Son operasyonun sonuç alıcı olması için tüm ihtimallerin değerlendirileceği de bilinmelidir. Çünkü, 15 temmuzda hesaba katmadıkları milletin cesareti ve feraseti oyunlarını bozmuştu. Bu kez daha hazırlıklı olacaklardır. Şimdiden söylemek istiyorum. 79 milyon vatandaşın tamamı şimdiden her türlü oyunu bozmaya hazırdır.