Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Sizler, “Kaybedilmek” Nedir Bilirmisiniz?

Sizler, “Kaybedilmek” Nedir Bilirmisiniz?

Beşyüz küsur haftadır İstanbul, İstiklâl Caddesi Galatasaray Lisesi önünde kar, kış, yağmur çamur, soğuk ayaz; güneş sıcak demeden toplanıyorlar, orada kayıpların yakınları.

Üçyüz haftaya yakındır, Amed’de, ya da bilmem kaç haftadır; Cizre’de, Batman’da ve dahi başka yerlerde şehirlerinin bir meydanında toplanıyorlar kaybedilenlerin yakınları.

Kimi kez cumartesi günleri öğlen saatlerinde hızla geçiyorsunuz yanlarından. Hatta belki farkında olmadan! “Yine toplanmışlar” deyip içinizden geçirerek. “Birazdan polis gelip hepsini dağıtacak işte” der gibi.

Biliyorlar, gözlerinizin içine bakıyorlar ve toplanıyorlar. Ama siz hızla geçip kalabalığa karışıp, başınızı önünüze eğip kaçıyorsunuz gerçeklerden ve onlardan…

Hani güpegündüz avucunun içinde yanan bir mumla şehrin sokaklarında, kalabalıklar içinde gezinen ve etrafına bakınan dervişe sormuşlar ya “nedir bu hâl” diye! Yanıtlamış; “İnsan arıyorum, insan”.

Onyedibin insan kayıp. Dile kolay; on yedi bin…

İnsan Hakları Haftası nedeniyle Amed Büyükşehir Belediyesinin sergi salonunda Gözaltında Kayıplar Sergisi açıldı. Serginin Sorumlusu Mehmet Özer davudi sesiyle şiirini okur, sergiyi anlatırken bir afişin önünde erken yaşlanmış bir ana evladının fotoğrafına elini sürüp ağlıyordu. Yirmi sene önce kaybedilmiş oğlunun fotoğraf karesindeki yüzünü okşuyordu.

Bizler evet evet bizler kaybedilmenin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Tanığıyız ve mağduruyuz diyor ve diyorlardı.

İşte onlar; ana, bacı, abi, kardeş; kaybedilmiş “insanları”nı arıyorlar.

Aradan uzun yıllar geçse de o “kirli savaş”ın kaybettirdiği yakınlarını arıyor, yollarını gözlüyorlar.

Ya bir sokak lambasının büyüttüğü gölgeden, siluetten iz sürerek!

Ya da ülkenin bir coğrafyasında yeni bulunmuş bir toplu mezardaki kemiklerin dna’sının haber takbini yaparak.

Onlar bu acıyı bu arayışı çok iyi biliyorlar.

Çünkü yakınlarını ararken; zamanın olanca yıpratıcılığına karşı; direnerek, bilenerek, durmadan pençe atılan papuçlarını bir daha giyerek, ak tülbentlerini bir simge sayıp başlarına, boyunlarına dolayarak bir umut için yollara düştüler.

Çünkü onlar bu yara’nın mağduru…

Gözaltında Kayıplar Sergisi Üç dilli. Şimdiye kadar alışıldığı üzre üçüncü dil İngilizce değil. Kürtçe’nin, Türkçe’nin yanında Ermenice.

Çünkü kaybedilenlerin, yokedilenlerin içinde 1915’in İstanbul-Çankırı sürgün kaflesinde kaybedilen Ermeni Aydınları da var. Ve coğrafyanın Kürt, Türk bütün kimlikleri…

Birgün tarih yeniden yazılırken, egemenlerin diliyle değil ama! Mağdurların, mazlumların diliyle tarih yeniden yazılırken!

Birgün döneceğine inanmak ve bu inancı diri tutmak için evladının sofrada oturduğu yere bir tabak daha/ evet bir tabak daha koyarak kaybedildiğini kabul etmeyen ana’nın hikâyesini yazacak muhalif ve direnen tarih.

Kendi adını ve evladının adını yazıp okuyabilmek için ellisinden sonra yazmayı, okumayı öğrenenin yaşadıklarını yazacak muhalif tarih.

Ya da yetmeyince kendi anadaliyle yazmak hikâyesini, aynı acıları yaşayan kardeş dilini / ellisinden sonra öğrenilmiş kardeş dilinde acı nasıl paylaşılırın hikâyesini yazacak direnenlerin tarihi.

Onlar; gün ortasında ellerinde yanık mumlarla “insan” arayanlar bu acıyı çok iyi biliyorlar.

Kayıpları, kaybedilenleri dönene kadar sürdürmeye kararlılar.

Peki, sizler, evet evet sizler farkında mısınız?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR