Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Suriye ve Irak'ta Yeni Fırtınalar

Suriye ve Irak'ta Yeni Fırtınalar

OKTAY GÜVENER

Ortadoğu, bir kez daha bildik senaryoların sahnesine dönmüş durumda. Fakat bu kez oyun daha karmaşık, aktörler daha sinsi, sahne ise her zamankinden daha kırılgan. Suriye ve Irak'ta yaşanan son gelişmeler, bölgenin yalnızca jeopolitik değil, insani açıdan da yeni bir kırılma noktasına yaklaştığını gösteriyor.

Suriye'nin güneyinde Dürzilerle Araplar arasında yeniden alevlenen çatışmalar, sadece yerel bir kriz değil; etnik ve mezhebi fay hatlarının bilinçli şekilde yeniden kaşındığının da göstergesi. SDG'nin bugün Suriye'nin en organize, en kalabalık ve en kararlı askeri yapısı haline gelmesi, bazı ülkeler için tehdit; bazıları için ise fırsat olarak değerlendiriliyor.

Peki, kim neyin peşinde? Cevap çok net değil, ama izler oldukça belirgin. İsrail'in Colani yönetimiyle Azerbaycan üzerinden temasa geçtiği haberleri yabana atılacak türden değil. Şam'da bir İsrail bürosu açılacağı yönündeki iddialar ve Colani ile kurulan 'uyumlu ilişki', bölgedeki güç dengesini altüst edebilecek kadar önemli.

İşin içine ABD'nin karmaşık politikası da girince tablo daha da bulanıklaşıyor. ABD'nin Suriye temsilcisi NicholasBarrack'ın Kürt özerkliği konusunda net bir tavır almaması, hatta "özerklik yok, federasyon da yok" diyerek Kürtlere verdiği desteği geri çekmesi, Washington'un Suriye satrancında hâlâ kararsız oynadığını ortaya koyuyor. Bir yandan Kürtlere silah ve lojistik destek verilirken, diğer yandan siyasi talepleri görmezden gelinmekte.

İsrail ise bu konuda iki oyunu birden oynamakta usta. Hem Kürtleri Şam'a karşı bir koz olarak kullanıyor hem de Colani ile ilişkilerini sıcak tutarak gerektiğinde bir taşla iki kuş vurabilecek pozisyonda kalıyor.

Ankara ise her zamanki pozisyonunu koruyor: Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması. Türkiye açısından bu mesele salt bir dış politika tercihi değil, doğrudan ulusal güvenlik meselesi. Ancak Suriye'deki denklem, Türkiye'nin her an kontrol etmekte zorlandığı bir hal almış durumda. Çünkü her gün değişen ittifaklar, geçici uzlaşılar ve görünmeyen diplomatik pazarlıklar sahayı fazlasıyla karmaşık hale getiriyor.

Irak cephesine baktığımızda ise tablo daha az kaotik değil. HaşdiŞabi ile Sünni kabileler arasındaki gerilim yeniden tırmanıyor. Musul ve Kerkük hattında yaşanan hareketlilik, sadece mezhebi çatışma riski değil; aynı zamanda ABD'nin İran etkisini azaltma yönündeki açık hamlelerinin sahaya nasıl yansıdığını da gösteriyor.

Bu karmaşık ortamda geçtiğimiz günlerde Irak'ın kuzeyindeki petrol sahalarına yapılan insansız hava aracı (İHA) saldırısı ise gerilimi daha da tırmandırdı. Saldırının kim tarafından yapıldığına dair henüz net bir açıklama gelmemiş olsa da hedefin bir milis grubun karargâhı olduğu bildiriliyor. Bu olay, bölgede vekâlet savaşlarının ne denli hız kazandığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Bugün ayrıca Irak’ta bir AVM de çıkan ve büyük çaplı ölümlere neden olan yangın, halkın ve yetkililerin tüm dikkatini üzerine çekmiş durumda. Yangının sabotaj mı yoksa doğal nedenlerle mi çıktığı henüz netlik kazanmamışken, bölgedeki gerginliği ve halkın tedirginliğini artırdığı açık. Yangın, yalnızca çevresel bir kriz değil, aynı zamanda güvenlik zafiyeti tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Tüm bu gelişmelerin ortasında Türkiye'nin kayıtsız kalması ya da yalnızca güvenlik perspektifiyle meseleye yaklaşması yeterli olmayacaktır. Bugün hem Suriye'de hem Irak'ta yeniden şekillenen harita, sınırlarımızın ötesinde çizilmekte; ama etkileri doğrudan içimize kadar sızmakta.

Kimi zaman diplomatik masada, kimi zaman sınır hattında, kimi zaman da medya söylemleriyle yürüyen bu çok katmanlı savaş; adil, şeffaf ve gerçekçi bir dış politika olmadan sürdürülebilir değil. Barış ancak güç dengeleriyle değil, samimi diplomasi ve halkların iradesine saygıyla mümkündür.

Türkiye, bu denklemde yalnızca müdahil değil, aynı zamanda dönüştürücü bir rol üstlenmelidir. Sınırlarımızın hemen ötesinde kaynayan bu kazan, bizi yalnızca gözlemci değil, sorumlu bir aktör olmaya zorluyor. Çünkü bu yangın, eğer doğru müdahaleler yapılmazsa, eninde sonunda bizim avlumuza da sıçrayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR