Muhammed Esen

Muhammed Esen

Yaşamsız yaşamlar

Yaşamsız yaşamlar

Bu seriye başlamadan önce kaç defa yazıp sildim ben bile hatırlamıyorum artık. Oldurmaya çalıştığım cümlelerin oluşmamasından mı yoksa oluşamayan yaşamların derinliğinden mi bilmiyorum ama oldurduğumuz kadar işte…

Bölüm 1: Hızsız trenler

Şuanda hayatınızın farkında mısınız? Yada zamansızın? Birçoğumuz bir kaç yıldır ağzımızda tekrar eden sürekli bir cümle var “Aa o kadar yıl geçti mi ya?” Bunu son zamanlarda epeydir duyuyorum. Toplumsal hafızalara kazınan olaylarda özellikle bu farkındalık daha çabuk oluyor. Pandemi, deprem gibi yer yer toplumsal değil de hayatımızda var olan olayların tarihlerini bile karıştırıyoruz. Neden mi? çünkü hayatı şuanda maalesef yaşamıyoruz… An dediğimiz zaman diliminden kopuğuz, uzağız.. Yaşadığımız anlık zaman diliminde kalamıyoruz ya geçmişteyiz ya da gelecekte. Sürekli kafamızda takılı olan düşünceler, hisler ve söylemler var.

Duygu, anı yâda etkileşim içeren bir ortamda iken o anda sadece yaklaşık çok kısa bir süre kalabiliyoruz. Yâda konuşma konusu kendimize geldiğinde, birisi “değil mi?” diye bir soru yönetildiğinde veyahut o an gittiğimiz farklı zamandaki düşüncelerimizin o an ki sohbetle kesiştiği vakit o ana dâhil olabiliyoruz.

Eee peki bundan ne olabilir ki diyebilirsiniz istemsizce haklısınız da insanı zaten diğer varlıklardan ayırabilen şeylerden birisidir düşünmek. Düşünmek kadar da güzel bir şey yoktur aslında ölçülü ve zamanında kullanılırsa tabi. O andan kopup gelecek yâda geçmişi düşündüğünüzde var olduğunuz zaman diliminin farkında olmuyoruz aslında bu yüzden o günkü geçirdiğiniz zaman çoğunlukla da o an düşündüğünüz geçmişin zaman döngüsüne dâhil olmuş oluyor siz farkında olmadan.

Kopuk yaşıyoruz her zaman diliminde çoğunlukla şimdiki zaman dediğimiz zamanda yaşayamıyoruz. Bir arkadaşınız bir kaç gün sonra gelip “ya o gün çok güzeldi” dediğinde güzel geçip geçmediğine anlam bile veremiyoruz daha da kötüsü üstünden kaç gün geçtiğini bile tam kestiremiyoruz. Zamanı kayıp yaşamak diyorum ben buna.

Evet baktığınız da bir gün 24 saat olabilir bir günde uyku saatiniz 8 saat olduğunu varsayarsak her gün 16 saat fiilen zamanınıza dâhilsiniz ama bir gün boyunca kaç saat 16 saatin içinde kalabildiğimiz o önemli. Kaybettiğimiz zaman diliminde beyniniz de aslında siz farkında olmadan birçok şeyi siliyor. Bir anlık unutmalar evet ilk bakışta doğal gözükebilir ama sürekliliği artığında ve o şeyi hatırlamak için çok düşündüğünüz de işte o zaman, çok zaman kaybı yaşıyorsunuz demektir.

Özellikle gündelik zamanda var olan çok sıradan olayları unutmak gibi “Dün akşam ne yedin-m?” sorusuna karşılık elbet bir anlık unutulur ama düşünme eşiği fazlalaştığında o zamansal döngü kayıp demektir. Peki, şimdiki zamana nasıl dâhil olabiliriz? Var olduğunuz zamanda bir kaç saniyeliğine düşüncelerinizi durdurup sadece etrafınızda ki imgelere göz gezdirin. Açık havadaysanız ağaçlara insanlara olduğunuz ortama bir dönüp bakın sonrasında bir derin nefes alıp şimdi zamandaki etkileşime dâhil olun. Yâda kendinize bir resdetleme tuşu seçin. Etrafınızda görüş açınızın kolay olduğu bir yerde eşya yâda bir renk seçin, ona şimdiki zamana bağlanma anlamını yükleyin. Gözünüz her çarptığında yâda o andan koptuğunuzu hissettiğinizde seçtiğiniz şeye bakın ve şimdiki zamana tekrardan dönün.

Başladığım bu seride aslında tecrübe ettiğim, okuduğum, deneyimlediğim farkındalık ve bilinçleri sizlere aktarmaya çalışacağım. Tıbbi olarak anlattığımın çoğu şeyin yeri olmayabilir. Ama deneyin bu hayatta denemenin hiçbir zararı yoktur bağlılığa karşı… Bu hayatta Hızınızı yâda yönünüzü kaybetmiş gibi hissediyor olabilirsiniz. Ama merak etmeyin bu geminin kaptanı da sizsiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhammed Esen Arşivi
SON YAZILAR