Murat Araz

Murat Araz

Adliye Koridorlarında Hukuksuzluk

Adliye Koridorlarında Hukuksuzluk

Bir ülkede adalet duygusu zayıflıyorsa, bu bir algı meselesi değildir; yaşanan, görülen ve her gün tekrar eden somut bir gerçektir. Bugün toplumun geniş bir kesiminde hâkim olan tablo açıktır: Masum insan korunması gerekirken, suç işleyenin suçu giderek görmezden gelinmektedir. Asıl tehlike de tam olarak burada başlamaktadır.

Artık kimse şaşırmamaktadır. Birden fazla suç kaydı bulunan kişiler serbestçe aramızda dolaşmaktadır. Aynı isimler, aynı dosyalar, aynı mağduriyetler… Suç, tekrar edildikçe sıradanlaşmakta; cezasızlık ise neredeyse sistemin ayrılmaz bir parçası hâline gelmektedir. Bu durum suçluyu cesaretlendirirken, masum insanı savunmasız bırakmaktadır.

Adaletin kalbi olması gereken adliyeler, gelinen noktada güven veren mekânlar olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Adliye koridorları artık hukukun vakarını değil; öfkeyi, tehdidi ve kontrolsüzlüğü yansıtmaktadır. Oysa bir vatandaş adliye binasına girdiğinde devletin gücünü ve koruyuculuğunu hissetmelidir. Bugün ise hissedilen duygu güven değil, belirsizliktir.

Bizzat şahit olduğum bir olay, bu çöküşü tartışmasız biçimde ortaya koymaktadır. Mahkeme kararının hemen ardından, aleyhine karar verilen kişilerin yakınları adliye koridorlarında ağır hakaretler ve açık tehditler savurmuştur. Herkesin gözü önünde, hukuk düzeninin merkezinde gerçekleşen bu fiiller karşısında kolluk kuvvetlerinin yaptığı tek şey, ilgili kişileri bina dışına çıkarmak olmuştur. Ne bir işlem yapılmış ne de caydırıcı bir müdahalede bulunulmuştur. Hukukun gözü önünde işlenen bir suç, yine hukukun sessizliğiyle karşılanmıştır.

Bu olayın ardından adliye koridorlarında sohbet ettiğim avukatların tamamından duyduğum ortak ifade, tabloyu daha da vahim hâle getirmektedir: Bu tür olaylar neredeyse her gün yaşanmakta ve artık herkes tarafından kanıksanan bir rutine dönüşmüş durumdadır. Tehdit, hakaret ve baskı; olağan, sıradan ve geçiştirilen vakalar hâline gelmiştir. Asıl tehlike de burada yatmaktadır. Çünkü bir ülkede hukuksuzluk kanıksanıyorsa, adalet çoktan geri çekilmiş demektir.

Sorun yalnızca vatandaşlarla sınırlı değildir. Avukatlar dahi görevlerini yaparken açıkça tehdit edilmektedir. Mahkeme salonlarında ya da adliye koridorlarında, sanık veya müşteki vekillerinin hedef alındığına ve can güvenliklerine yönelik tehditler aldıklarına tanık olunmaktadır. Bu tehditler karşısında alınan “önlem” ise çoğu zaman avukatların adliye binalarının arka kapılarından çıkarılmasıyla sınırlı kalmaktadır. Devletin koruması altında olması gereken hukukçular, adeta görünmez kılınarak sorun örtbas edilmektedir. Adaleti savunanların bile korunamadığı bir ortamda, sıradan bir vatandaşın kendini güvende hissetmesi beklenemez.

Bir diğer yapısal sorun ise sistemin kendi içinde kilitlenmiş olmasıdır. Kolluk kuvvetleri görevini yapmakta; suçluyu yakalamakta ve adli makamlara teslim etmektedir. Ancak özellikle çok sayıda suç kaydı bulunan kişiler, adliye koridorlarına adım attıkları anda kısa süre içinde yeniden serbest kalmaktadır. İnfaz sistemindeki boşluklar, yapısal problemler, metodolojik açıklar ve uygulamadaki zafiyetler nedeniyle adalet, suçlunun karşısında bir güç olmaktan çıkmakta; çoğu zaman mağdurun omuzlarında ağır bir yüke dönüşmektedir.

Bu tablo tesadüf değildir. Cezasızlık büyüdükçe suç cesaretlenmekte, suç cesaretlendikçe toplum susmakta, toplum sustukça adalet daha da geri çekilmektedir. Bugün yaşanan tam olarak budur.

Adalet yalnızca mahkeme kararlarından ibaret değildir. Adalet; devletin kararlılığıdır, caydırıcılığıdır ve vatandaşına verdiği “yalnız değilsin” güvencesidir. Eğer insanlar adliye koridorlarında bile kendilerini güvende hissetmiyorsa, sorun bireysel değil; sistemiktir.

Ve sistemik sorunlar, görmezden gelindikçe büyür.

Bugün susulan her hukuksuzluk, yarın herkesin kapısını çalacak daha büyük bir adaletsizliğin habercisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Murat Araz Arşivi
SON YAZILAR