Selim Kaplan

Selim Kaplan

Alma mazlumun ahını…

Alma mazlumun ahını…

Bir soyluluk ve orta çağda siyasi nüfuz sahibi deyimi olan “baronluk”, onurlu ve ayrıcalıklı kişilere verilen bir unvandır.

Baron deyimi, günümüzde de Avrupa’da ve özellikle Büyük Britanya’da ünlü ve saygın şahsiyetler için kullanılan onursal bir unvandır.

Saygınlık ifadesi olan baronluk sözcüğü, son bir yıldır, İç İşleri Bakanlığımızın ve basınımızın özel ilgisi ile popüler haberler arasında yer almaktadır:

  • Haziran 2023; Hollandalı uyuşturucu baronu Joseph Johannes Lijdekkers,
  • Temmuz 2023: Hollandalı uyuşturucu baronu Isaac Bignan,
  • Kasım 2023; Avrupa’da uyuşturucu kartelinin elebaşı Nenad Petrak,

Hırvatistanlı uyuşturucu taciri Christijan Palic,

Avustralyalı uyuşturucu baronu Hakan Ayık,

  • Aralık 2023; yabancı uyruklu uyuşturucu taciri Muhuannad ALOQLAH,

Hamburg’ta uyuşturucu ticaretinin yöneticisi Eric Schroeder,

Uluslararası uyuşturucu baronu Zafer Ramadan ve

İngiliz uyuşturucu baronu Shaun Monoghan,

Yakalandılar.

Nasıl bir düşünce ise uyuşturucu ile mücadele ettiğimizi dünya âleme reklam edip güven vermek isterken, zehir tacirlerine baron gibi soyluluk payeleri yakıştırıyor, onları yüceltiyor ve reklamlarını yapıyoruz?

Bunu da ancak biz beceririz!

Ayrıca, yabancı uyruklulara olan bu ilginin, yerli ve milli uyuşturucu ağalarımızı (?) gücendirmediğini umarım! Darısı onların da başına.

İç işleri Bakanlığımızın, son bir yıldır yabancı zehir tacirlerine olan bu ilgisi ve basınımızın pompalayarak şişirdiği, baronların yakalanmalarına ilişkin haberlerin, normalde bizi daha çok mutlu etmesi gerekirken, kamuoyunda beklenen tepkinin görülmediğini gözlemledik!

Bunun nedenlerini sorguladığımızda, takip eden sonuçlara ulaşılabildiğimizi söyleyebilirim.

Yukarıdaki haberlerde de görüldüğü üzere, yakalanan zehir tacirlerinin genellikle yabancı uyruklu oluşları fark edilmiştir.

Uzun zamandır, bir kısım siyasiler, Türkiye’nin uyuşturucu tacirlerinin Cenneti haline geldiğini ifade etmişler ise de, eski İç İşleri Bakanı bu söylemlere kulaklarını tıkamış ve hatta sıkıştığı yerde bu söylemleri dile getirenleri müfterilik (kara çalan) ve yalancılıkla suçlamıştı!

İç İşleri Bakanı değişince, yeni bir icat yapılmışçasına, yurt dışı uyuşturucu tacirlerinin yakalanmaları” Uyuşturucu baronu yakalandı” başlıklı haberler ile “bakın çalışıyoruz” algısı yaratılmak istenircesine, Türkiye ve dünya kamuoyuna servis edilmektedir.

Üstelik yakalanan bir düzine dış kaynaklı uyuşturucu tacirinin, buz dağının sadece görünen kısmı olduğu, yakalanmayanların kat be kat fazla olduğu, toplumun genel kanaatidir!

Ayrıca; siyasi ve bürokratik engel ile zorlanmadıkları takdirde, kolluk birimlerinin, zehir tacirlerinin ülkemizde cirit atmasına müsaade etmeyecek imkân, kabiliyet ve sadakatte olduklarına dair inanç ve güven insanımızda vardır.

Hal böyle iken, yakalanan zehir tacirlerine dair, toplumun cevabını merak ettiği sorular vardır!

  • Türkiye’ye ne zaman gelmişlerdir?
  • Vatandaşlık veya oturum izni almışlar mı?
  • Türkiye’deki ticaret hacimleri ne kadardır?
  • Türkiye’deki bağlantıları kimlerdir?
  • Türkiye’de ne kadar para aklamışlardır,
  • Aklanan paralar nerelere gitmiştir?

Bir ses bana, yabancı uyuşturucu tacirlerine ilginin, “Organize suçlarda Avrupa birincisiyiz” başlıklı yazımızda konu ettiğimiz, Uluslar arası Küresel Organize Suç Endeksi 2023 raporu ile ilgisi olduğunu söylüyor.

Çünkü bu raporda; Türkiye’de faaliyet gösteren ve geleneksel mafya sistemini model alan, önemli sayıda mafya tarzı grup bulunduğu, Ülkede varlıklarını sürdüren bu grupların hükümetle ve bazı siyasetçilerle yakın ilişkiler geliştirdikleri, bu sayede kolluk kuvvetleri ve yargı karşısında koruma sağladıkları ifade edilmekte idi.

Ayrıca; bu raporda Türkiye’nin organize suçlarda Avrupa birincisi olma özelliği ile ekonomi ve adalet açısından büyük riskler taşıdığı ifade edilmişti.

Bu ifadeleri doğrular nitelikte; ekonomisi riskler taşıyan ülkemize, gelen yabancı yatırımcının 2008’de 20 milyar dolar iken, yıllar bazında azalarak, 2022’de 13,3 milyar dolara gerilediği ve son 2 yılda 13 milyar dolar uluslararası doğrudan sermayenin Türkiye’den çekildiği, ilgili kurumlar tarafından ifade edilmiştir.

Yıllara bağlı olarak, Ülkemize yabancı sermaye akışı azalırken, yerli ve yabancı sermayenin kaçışı artmıştır.

Ekonomisi ve adaletinde riskler taşıyan bir ülkede kim yatırım yapar, sermayesini kim bu ülkeye taşır veya bu ülkede tutar.

Kayıt dışı kara paranın ekonomilere zarar, haram paranın da kimseye faydasının olmadığının örneklerini görmüş ve yaşamış coğrafyanın insanlarıyız.

Zehir tacirlerinin mesken tuttuğu bir ülkede, adalet zayıf, haramzade çok olur.

Haramzadenin çoğaldığı bir ülkede, kul hakkı çöplük olur ve sebep olanlar misli ile “ah” alır.

Kul hakkının söz konusu olduğu her yerde, her uğraşta insanın, kulaklarına küpe olmasını önereceğim, bir atasözünü yeniden anımsatmak isterim.

“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR