Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Cebimizde Taşıdığımız İsrail

Cebimizde Taşıdığımız İsrail

Geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakanı Netanyahu bir basın toplantısında beklenmedik bir söz söyledi: “Cep telefonu olan var mı? Aslında İsrail’in bir parçasını tutuyorsun.” Peki Netanyahu aslında ne demek istedi? Biraz derinlemesine düşünelim.

Ben de bu sözü yine Yahudi sermayesi olan WhatsApp’ta paylaştım. O sırada bu paylaşımın aslında güzel bir köşe yazısı da olabileceği aklıma geldi. O zaman gelin birlikte okumaya devam edelim.

Bu söz, basit bir espri ya da özgüven gösterisi gibi algılanabilir. Ama derinlemesine düşündüğümüzde çok daha çarpıcı bir gerçeğe işaret ediyor: Bugün hepimizin cebinde taşıdığı telefonlar, kullandığı uygulamalar, girdiği sosyal medya ağları bir küresel sermaye düzeninin ve büyük ölçüde Yahudi sermayesinin ürünleri.

Google, Facebook, Instagram, X, WhatsApp… Liste uzayıp gidiyor. Dünyanın iletişim damarlarını elinde tutan bu şirketler sadece ekonomik güç değil, aynı zamanda zihinleri yöneten bir propaganda mekanizması. Algılarımızı şekillendiren, gündemimizi belirleyen, hatta bazen oy verme davranışımızı yönlendiren bir sistemden bahsediyorum.

Netanyahu’nun sözü aslında şu demek: “Biz sadece silahla değil, teknolojiyle, sermayeyle, sosyal medya algoritmalarıyla da dünyayı kontrol ediyoruz.” Ve bu söz, sıradan bir cümlenin ötesinde, küresel iktidarın formülünü açıklıyor.

Bugün savaşlar bilgi akışında, sosyal medya trendlerinde, haber ajanslarının manşetlerinde de yapılıyor. Drone’lar gökyüzünü nasıl kontrol ediyorsa, algoritmalar da bilinçlerimizi kontrol ediyor. Bir tweet, bir video, bir “trend” binlerce askerden daha güçlü yani etkili hale gelebiliyor.

İşte çok yakın zamanlardan sizlere birkaç örnek vereyim.

  • Geçen yıl Hizbullah mensuplarına dağıtılan özel çağrı cihazlarının uzaktan patlatılması, İsrail’in teknolojiyi nasıl ölümcül bir araca dönüştürdüğünün en çarpıcı örneğiydi. Bir iletişim cihazı, bir anda bombaya çevrildi.

  • Katar’ın başkentinde Hamas yöneticilerine yönelik saldırılar, İsrail’in dış ülkelerde bile gözetleme ve takip kabiliyetine sahip olduğunu gösterdi. Dijital istihbarat, fiziksel operasyonun öncüsü oldu.

  • Son yıllarda Tahran’da ve İran’ın farklı şehirlerinde, üst düzey askeri yetkililerin hedef alınması yine İsrail’in istihbarat-teknoloji birleşimini nasıl kullandığının göstergesiydi. Yüz tanıma sistemleri, dinlemeler, GPS takibi… Hepsi birer dijital silaha dönüşmüş durumda.

Bütün bunlar bize şunu söylüyor: Artık bir ülkenin savunma hattı sınırları ile değil; vatandaşlarının cep telefonlarında, uygulamalarında, kullandığı teknolojide başlıyor. Ne demek bu? Aslında içeriden yani cebimizdeki akıllı telefonlar ile işgal edilmiş durumdayız.

Peki biz ne yapıyoruz? Cep telefonlarımızı elimize alıyor, o uygulamalarda gezinip haberleri, görüntüleri tüketiyoruz. Ama farkında olmadan birilerinin istediği dünyayı görüyor, onların izin verdiği kadarına dokunuyoruz.

Bir düşünelim: Bugün haberleri hangi kaynaktan alıyoruz? Gündemi kim belirliyor? Bir “trend topic” listesi, milyonlarca kişinin zihin haritasını değiştirebiliyor. Algoritmalar, neyi göreceğimizi ve neyi görmeyeceğimizi seçiyor. Bu, klasik işgal yöntemlerinden çok daha sinsi ve etkili.

Netanyahu’nun sözünü yeniden okuyalım: “Cep telefonu olan var mı? Aslında İsrail’in bir parçasını tutuyorsun.”

Bu sadece bir cümle değil, bir stratejinin özeti.

Türkiye son yıllarda savunma sanayinde, İHA ve SİHA teknolojilerinde ciddi adımlar attı. Ancak asıl mesele, dijital egemenlik. Yani kendi sosyal medya platformlarımızı, arama motorlarımızı, iletişim mecralarımızı kurmak. Türksat uyduları, yerli 5G girişimleri, Next Sosyal, TOGG’un yazılım altyapısı gibi adımlar umut verici. Ama bunlar yetmez.

Çünkü cep telefonlarımız, eğer tamamen dışa bağımlı kalırsa, aslında elimizde taşıdığımız bir zincirden başka bir şey değil. Zihnimizi, haber alma hakkımızı, mahremiyetimizi başkalarının ellerine bırakmış oluyoruz.

Sonuç olarak; bugün cep telefonunu her açtığınızda kendinize şu soruyu sorun:

Gerçekten özgür müyüm, yoksa başkalarının bize sunduğu bir dijital kafeste mi yaşıyorum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR