Dilencilikle mücadeleye var mısınız?
Selim Kaplan
Zabıtaya yakalanan ve üzerinden çıkan 26 çeyrek altın, 12 Cumhuriyet altını, bir bilezik ve bin 633 lirasına el konulan dilenci, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunup, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, üzerinden çıkan ve zabıtanın el koyduğu para ve mücevherlerin iadesini ister. Yüksek Mahkeme, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verip, el konulanların iadesi talebini red eder.
İzmir Karşıyaka’da Zabıtaların yakaladığı dilencinin hikâyesi bu şekilde iken, İngiltere’nin Wolverhampton şehrinde yakalanan profesyonel bir dilencinin, günlük 500, yılda 130 bin sterlin (7 milyon TL) civarında (bir yüksek bürokratın maaşı kadar) para topladığı ortaya çıkmıştı.
Çankırı’da, Belediyenin bir sosyal deneyi çerçevesinde, 04 Temmuz 2025 günü, görevli bir zabıta memuru dilenci kılığına girerek, Şehrin işlek bir noktasında, ajitasyon yaparak vatandaşlardan para istedi. Dilenci kılığındaki zabıta memuru, on dakika içerisinde 340 TL topladı.
Dilencilerin milliyeti ya da hikâyeleri farklı olsa da, dilenciye para veren elin sahiplerinin hikâyesi, her ülkede ve her millette aynıdır.
Rahmani yürekler!
Rahmani yüreklere dokunan ya da istismar eden ve dilenciliğe mecbur olan ya da dilenciliği meslek haline getiren her kişinin hikâyesi de farklıdır. Bu hikâyelerin bir kısmı; işsiz kaldıkları, kimsesiz oldukları veya muhtaç oldukları için dilenen makul dilenciler ile dilenciliği alışkanlık ve meslek haline getirmiş olan profesyonel dilencilerin hikâyesidir.
Ekonomik zorluklar, göç ve mülteci akınları ile sosyal ve ailevi sorunlardan kaynaklı makul dilenciler, geçinebilme yolunu bulunca dilenciliği bırakabiliyorlar. Profesyonel dilenciler ise özellikle dini gün ve aylarda, dini duygulara hitap eden kıyafetler, kulağa ve kalbe hoş gelen söylemleri sömürü aracı olarak kullanıp ve hatta organize bir şekilde çalışarak, dilenciliği meslek haline getirirler.
Her halükarda toplumun dini ve insani vicdanına hitab eden dilenciliğe Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslamiyet, bir günlük nafakası olanın, dilenmesinin uygun olmayacağı şeklinde bakmaktadır!
Hal böyle iken, her günün sabahından gecenin yarısına kadar, trafik ışıklarının her birinde, çarşının her noktasında, özellikle Cuma günleri, her caminin çıkışında dilenen kadın-erkek, yetişkin ve özellikle çocuk yaşta dilencilerin varlığı insani ve ahlaki bir manzara değildir!
Soğuk bir kış günü, yoğun bir anayol kavşağında, yalınayak, yırtık fistanının muhtemelen bir aydan fazla zamandır yıkanmadığı, gözlerinin altı dayak yemekten morarmış, ağlamaktan gözleri kızarmış ve saçı başı dağınık, onlu yaşlarda, dilendirilerek istismar edilen bir kız çocuğu yüreğimi acıtmış ve polisi arayarak durumu bildirmiştim. Yarım saat sonra aynı yerden geri döndüğümde, çocuğun kavşakta olmadığını görünce de yüreğim rahatlamıştı.
Her yıl, özellikle metropol şehirlerimizde, yetkili kişiler tarafından binlercesi yakalanıp, üzerlerinde olan paraya el konularak, ceza kesilen dilencilerin davranışı, Türk ceza ve Kabahatler kanunlarına göre de suçtur! Bu suçla mücadelede; kolluk güçleri, belediye zabıta birimleri, illerin; Aile ve sosyal politikalar, Milli Eğitim, Sağlık, Göç İdaresi, Nüfus ve Vatandaşlık, Basın ve Halkla İlişkiler müdürlükleri ile İl Müftülüklerinin ayrı ayrı sorumlulukları vardır.
Dilenciliğin önlenmesi konusunda, çok başlılığın mevcut olduğu(!) ve sorumlu birimlerin de kendilerine ait görevleri hangi oranda yerine getirdiklerini tespit etmek mümkün değildir. Ancak gerçek olan şu ki, dilenciliğin önlenmesi konusunda birimler tarafından yeterli çabanın gösterilmediği ve geçmiş dönemlerde olduğu gibi, günümüzde de dilenciliğin toplumsal bir sorun olmaya devam ettiğidir.
Hâlbuki günümüzden yaklaşık yüz yıl önce, o dönemlerde ilçe olan Bayburt’ta, Osmanlı’nın 1913’ün savaş koşulları yaşanıyorken, dilenciliğin önlenmesine, insani ve ahlaki açıdan örnek olacak bir tedbir getirilmiştir!
Bayburt Kaymakamı Tunalı Hilmi Bey tarafından, amacı işsizlik ve dilencilik ile mücadele olan “Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti” kurulmuş, dilenenleri bilip ilgili mercilere bildirmeyenlere yıllık zekâtları oranında ceza kesilmiştir. Ayrıca kasabanın zenginlerinin iş ortamı sağlamaları ile maddi katkıları ve toplanan ceza paraları ile muhtaç olduğu için dilenmek zorunda olanlara parasal yardımlar yapılmış veya iş sahibi yapılarak dilenciliğin önlenmesinde gayret gösterilmiştir.
Savaş koşullarında dahi dilencilik ile mücadelede toplumsal dayanışma yapılabiliyorsa günümüzde neden yapılmasın? Yeter ki bu anlamda ciddi bir niyet ve gayret olsun!
Dilencilik ile mücadelede bir başka örnek, günümüz Avrupa Devletlerinden İsveç ile ilgilidir. İsveç’te 2019 yılından itibaren dilencilik yapmak isteyenlerin “Dilencilik Lisansı” almaları zorunlu hale getirilmiş, lisanssız dilenenlere yüklü miktarda para cezaları uygulanmaktadır. Ayrıca nakit para kullanmaktan ziyade, kredi kartı kullanımının arttığı İsveç ve benzeri Avrupa Ülkelerinde dilencilik mesleğinin cazibesini kaybettiği şeklinde tespitler de mevcuttur!
Özellikle yarının anne ve babaları olacak çocuklar ile beden veya ruh sağlığı bakımından kendini idare edemeyenlerin istismarıyla, dilenciliği meslek haline getirmiş olanlarla mücadele, her insan için, insani ve ahlaki bir vazifedir.
Dilencilik yaptırılarak istismar edilenler ile dilenciliği meslek haline getirilenlere verilecek her kuruş, iyilikten ziyade, dilenciliği teşvik ettiği için, kötülüğe hizmet etmektedir.
Dilenci ile muhatap olunduğunda yapılacak en uygun davranış, para vermek yerine, belediye zabıta birimleri için 153’ü, kolluk kuvvetlerine bildirim için 155 veya 112’i aramak yeterli olacaktır. Bu halde, muhtaç olana belediye veya devlet kurumlarınca mutlaka yardım edilecek, dilencilikle haksız kazanç sağlayan ve insanların rahmani duygularını kullanıp, dilenciliği bir şekilde istismar edenler de cezalandırılmış olacaktır.
Toplumsal bir sorun olan dilenciliği önlemek için; mevcut sistemdeki çok başlılıktan vazgeçip, İl ve kasabalarımızda, bünyesinde medya ve sivil toplum kuruluşlarıyla yerel ve merkezi devlet kurumlarının olduğu, Bayburt benzeri bir “Dilencilikle Mücadele Platformu”nun kurulmasının ve/veya İsveç benzeri bir uygulamaya gidilip, makul ve profesyonel dilenciliğin ayırımının yapılarak, sosyal bir yara olan dilencilikle mücadele etmenin, medeni ve uygun bir tarz olacağı değerlendirilmektedir.
Devlet ve belediye kurumları, odalar ile ilgili STK ve medya kuruluşlarına çağrımızdır!
Gelin insani ve ahlaki anlamda, dünyaya örnek olacak bu medeni konuda, ilk adımı, medeniyetler şehri Diyarbakır’ımızda atalım!
Var mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.