Aziz ERİM

Aziz ERİM

DIYARBEKIR'IN RENKLI SIMASI 1

DIYARBEKIR'IN RENKLI SIMASI 1

DELİ ELO

Devir radyo-pikap devri; öyle radyo-pikap da her evde yoktu, yani yoksulluk yıllarıydı!

İnsanlar kıt-kanaat geçinirlerdi, yaşam sade ve yalındı, sigaralar filtresiz, giysiler yamalıydı!

Zor yıllar, bu zor yıllar karşısında insanlar geçinmek için türlü çareler, meslekler geliştirdiler, bu mesleklerden biri de, "Destancılıktır"

İl-ilçe, küçe-küçe dolaşarak, şarkı-türkü-ilahi sözleri satan kişilere "Destancı" denir...

Destancılar satış yaparken sattıkları metin içeriğini de sözlü ve yüksek sesle okuyup müşterilerini cezbedecek şekilde icra edip, satış yaparlardı!

Bu destancıları çok kez Türk filmlerinde de izledik...

Yaşlı bir amca vardı, ama o ilahi-Furkan-namaz duası ve yasin satardı, küçe-küçe dolaşırdı, bir bacağı tahtadandı, ama Deli Elo gibi sempatik değildi, pek öyle ilgi görmezdi, bazen de ipe dizili Çermik sakızı satardı...

Diyarbekir'in en meşhur destancısı Deli Elo"ydu, garip bir kişilıği vardı, şen-şakrak ve ağzı laf yapan herkese cevap yetiştiren mukallit biriydi!

Diyarbekir'in her küçesine, küçe çıkmazlarına girip, çıkardı, bet bir sesi vardı, sanırım; kargalar sesini duysaydılar gelip vokal yaparlardı o derece yani, ama sempatikliği ile şehrin maskotu oluvermişti!

Deli Elo; Sultan Şeyhmus'ta-Veysel Karani'de ilahi-yasin-Furkan ve hamayli satardı!

Şehre inince de o günün moda şarkılarını iki yapraklı kâğıda yazılı olan o bet sesiyle, günün en moda türkü-şarkısını söyleyerek satış yapardı...

Deli Elo'nun satış esnasında mahallenin tüm çocukları da peşine takılırlardı, çocuklardan hoşnuttu çünkü ilgi topluyordu, bazen de sesi güzel olan çocuklara şarkı söyletiyordu, kadinlar ve genç kızlar kapı önlerinde, pencerelerde tiyatro-oyun izler gibi seyrederdiler, alaycı gülüslerle, onlar içinde bir eğlenceydi...

Onun gariban haline acıyan anneler-yengeler-teyzeler yemek ve içecek ikramında da bulunurlardı...

Deli Elo'nun sattığı sayfalı broşürde arkalı-önlü şarkı sözleri, bestecisinin adı, söyleyen sanatçının adı da yazılıydı.

Deli Elo'nun peşine takılan küçük çocuklar kaybolurlardı, o zamanlar kaybolan çocuklar Belediyeye götürülürdü...

Çocuklarının kaybolduğunun farkına varan anneler-teyzeler, küçelerde çocuklarını ararlardı, bu kaybolmanın tecrübesini yaşayanlar hemen akıl verirlerdi:

"Bacım-kardeşim belediyeye git çocuğunu gören xer sahibi belediyeye götürmüştür. Benim de çocuğum kayboldu, belediyede bulduk kele; çocuk bu nereye gider ki!"

Deli Elo'yu kâh Mardin kapıda, Ali paşada, İskender paşada, İstasyonda,görmek mümkündü, kâh orda, kâh burada, süpürge gibi!

Mevsimine göre trene binip il-il, ilçe-ilçe gezer destan satardı, Urfa-AntepAdana-Mersin'e kadar giderdi...

Deli Elo; kaplıca mevsiminde Çermik Hamam başında, destan satardı!

Sultan Şeyhmus-Veysel Karani mevsiminde de ilahi ve dini içerikli hikayeler-destan satardı....

"İki dağın arasında kalmışam

Bülbül gıbı daldan dala konmuşam..."

Deli Elo'da küçelerle Çermik arasında kalmış bir kuş gibi,

Veysel Karani'yle, Sultan Şeyhmus'a konar...

Rahmet ola!

Azîz Erim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz ERİM Arşivi
SON YAZILAR