DUR DENİLECEK BİR ÜLKE!
Tarihin terazisinde bazı devletler tartıya gelmez. Öyle büyüktür suçları, öyle ağırdır günahları ki, terazinin kefesi değil; bizzat insanlık vicdanı çökme noktasına gelir. İsrail de tam burada, insanlığın vicdanını çökerten bir varlık olarak karşımızda duruyor.
Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe sayan, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisini tanımayan, savaş hukukunu bile ayaklar altına alan bir devleti düşünün. Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan sınırında; çocuk, kadın, yaşlı demeden ateş açan, toprağa, ağaca, suya bile düşmanlık eden bir sistemle karşı karşıyayız. Bu artık bir devlet politikası değil, bir zihniyet meselesi. Dünyanın gözü önünde işlenen bu suçlar, yalnızca mazlumu etkileyen bir zulüm değil; aynı zamanda sessiz kalan herkesin günah hanesine yazılan bir utançtır.
Bu satırları yazarken bir sinema karesi düşüyor gözümün önüne: Tatar Ramazan. İdarenin rahatının bozulmaması uğruna mahkûmlara kabus gibi çöken "Abdurrahman Çavuş" isimli zalimin cirit attığı bir cezaevi. Herkesin sustuğu, herkesin boyun eğdiği bir ortam… Ama biri kalkar, zulüm düzeninin bekçisi olan Abdurrahman Çavuş’a karşı dikilir ve nihayetinde onu öldürür. Mazlum mahkûmlar, rahatlamanın ardından “Abdurrahman Çavuş’u biz vurduk” dese de, Tatar Ramazan bu onuru kimseye bırakmaz ve filmde geçen o meşhur repliği söyler:
“Burada vurulması gereken bir kişi vardı, onu da ben vurdum.”
Evet, bu bir film repliğidir. Ama zamanı geldiğinde, halkların adalet arzusunun haykırışı olur. İsrail her defasında çizgiyi aşarken; uluslararası hukuk, insan hakları ve sözde "medeniyet" susarken, bir gün bir ülke çıkacak ve Tatar Ramazan’ın o unutulmaz cümlesini GURURLA, BAŞI DİK bir şekilde tarihe not düşecek:
“Burada vurulması gereken bir ülke vardı, onu da biz vurduk.”
Bu bir savaş çığlığı değil, bir tehdit değil. Bu, insanlık adına söylenmiş, gecikmiş bir vicdan cümlesidir. Tüm dünyanın korkudan kaçtığı, ekonomik hesaplarla sustuğu, diplomasiyle geçiştirdiği her suçun sonunda; bir yerlerde bir halk, bir lider, bir ülke bu cümleyi söylemek zorunda kalacak. Çünkü tarih bize gösterdi: Zulmün çürüttüğü yerde, adalet illa ki bir yerden filiz verir.
Ve o gün geldiğinde herkes gözünü o ülkeye çevirecek.
Kimi korkuyla, kimi ümitle. Ama herkes şu gerçeği kabul edecek:
“Burada dur denilmesi gereken bir ülke vardı… Ve sonunda biri çıktı, bunu yaptı.”
Çünkü bazı cümleler vardır ki; bir ülkenin onurunu, bir halkın vicdanını, bir çağın kapanışını temsil eder.
Ve işte o cümle kurulduğunda belki geç olacak.
Ama asla güç olmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.