HİKAYENİN YÜKÜ -8-
Varlığın Yumuşaklığı
Varlık, çoğu zaman sertlik ve sağlamlıkla ilişkilendirilir. Bedenin güçlü, düşüncenin keskin olması beklenir. Dünyada var olabilmek için, katı olman gerektiği düşünülür. Ancak gerçek varlık, hiçbir zaman katı değildir. Aksine, varlık, yumuşaklıktadır; esneklik, akışkanlık ve uyum içinde var olur.
Esneklik Zayıflık Değildir
Bir şeyin yumuşak olması, onun zayıf olduğu anlamına gelmez. Aksine, yumuşaklık, dayanıklılığın ve esnekliğin kendisidir. Sert bir nesne kolayca kırılırken, yumuşak bir nesne şekil değiştirebilir, bükülebilir ve farklı koşullarda varlığını sürdürebilir. İnsan da böyledir. Katı kalmak, dışarıdan bir güçle var olmayı zorlaştırırken, yumuşak kalmak, içsel güçle varlık göstermeyi sağlar.
Varlığın yumuşaklığı, kendine ve dünyaya olan derin bir güveni ifade eder. Sert olmanın, sıkı durmanın gerekliliğini hissetmeyen bir insan, dünya ile daha uyumlu bir ilişki kurar. Varlık, doğada olduğu gibi, titreşimlerle, dalların rüzgârla dans edişi gibi hareket eder. Akışın içinde olabilmek, durmaksızın değişime adapte olabilmektir. Çünkü dünya sürekli değişir; bu değişime direnmek yerine, ona uyum sağlamak, onun bir parçası haline gelmek gereklidir.
Sınırların Ötesi
Birçok insan, varlığını katılaştırarak, sahiplenmeye ve kontrol etmeye çalışır. Ama bu çaba, yalnızca sınırlar çizer. Oysa varlık, sınırların ötesindedir. Yumuşaklık, sınırları aşmak ve her şeyle uyum içinde olmak için bir yoldur. Zorluklar karşısında kırılmamak, bozulmadan hayatta kalabilmek, varlığın en büyük gücüdür.
Varlığın yumuşaklığı, bir çiçeğin toprağa kök salmasındaki zarafet gibidir. Ne zorlanır, ne baskı yapar. Sadece varlık alanını genişletir, dünyayı sarar, ama kimseye zarar vermez. Yumuşak olmak, saygıyı ve zarafeti içinde taşır. Sert olmak ise yalnızca kendini koruma içgüdüsüdür. İnsan, ne zaman kendi sertliğinden vazgeçer, işte o zaman gerçekten var olmanın anlamını bulur.
Varlığın yumuşaklığı, sabır, denge ve sadelikle beslenir. Zorlama yoktur. Akış vardır. Bir çiçeğin açışı gibi, bir çocuğun gülüşü gibi… Tüm bunlar yumuşaklığın varlıktaki en saf halleridir.
Esneklik: Varoluşun Zekâsı
Esneklik, doğanın en saf zekâsıdır. Hiçbir şey sabit değildir; her şey uyum içinde değişir. Ağaç rüzgârla eğilir ama kırılmaz; toprak yağmuru emer, ışık gölgeyle buluşur. Doğa düşünmez, direnmez — sadece cevap verir. İnsanda bu zekâ, zihin katılaştığında donar. Yargılar, korkular ve “böyle olmalı”lar yaşamın akışını keser. Oysa zihin gevşediğinde, enerji yeniden akmaya başlar; beden yumuşar, farkındalık genişler.
Gerçek esneklik, akışa güvenmektir. Direnmek yerine uyum sağlamak, kontrol yerine farkındalıkla cevap verebilmektir. Katı olan kırılır; akışkan olan yaşar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.