İNSANIN İNSAN OLMAKTAN ÇIKIŞI
Evrenin tarihine baktığımızda, her şeyin bir ritimle açıldığını görürüz. Enerji, form bulur; form, bilinçlenir; bilinç, fark eder; fark ediş, yaşamı yaratır. Bu akış, doğanın ve varoluşun kendi yasasıdır — doğal ilerleme yasası. Fakat bir noktada, bu yasada bir kırılma meydana geldi. Bu kırılma, sadece toplumsal ya da kültürel bir dönüşüm değildi; enerjetik bir sapmaydı. İnsan, doğayla bir bütünken ondan ayrıldı.
İlerleme, evrim ya da gelişim tarihinin bir aşamasında, insanlık bu büyük kırılmayı yaşadı. Bu büyük kırılma, binlerce yıllık bir sürecin sonucudur. 6.000, 8.000 ya da 10.000 yıl diyebiliriz; rakamın kendisinden çok, bu kırılmanın etkisi önemlidir. Çünkü bu olaydan sonra insan, insan olmaktan çıktı.
Form olarak insandı; ama doğayla uyumlu, fark eden, içe dönük, titreşimiyle evrenle ahenk içinde olan o varlık, artık yoktu. İnsan, doğanın doğal ilerleme sürecinden, yani gelişim, serpilme, formlaşma, denge ve bütünleşme yasasından koptu.
Doğal Akıştan Sapma
Evrenin, doğanın ve enerjinin tarihinde sapmalar vardır. Ancak bu sapmalar, bütünlüğe hükmeden türden değildir; aksine, gelişimin akışını durdurmadan kendi içinde açılır, çözülür ve sonunda dengeye döner.
İnsan da böyle bir sapmanın içinden geçmiştir. Fakat bu kez sapma, doğanın kendiliğinden iyileştirici gücünü aşarak, insanı doğanın dışına itmiştir. İnsan, bu çıkışın ardından makam, mevki, unvan, konfor ve güç gibi kavramlarla kendine yeni kimlikler kurmuştur. Her şeye bürünmüştür ama insan olmayı kaybetmiştir.
Sadece İnsan Olmak
İnsan, insan olmanın dışında her şey olmadı mı? Oldu. Bir makama sahip olarak gönderildi, nida etmedi mi? Etti. Öncülüğe soyunmadı mı? Soyundu. Sayısız kimliklere bürünmedi mi? Büründü.
Ama ne düzeldi?
Her insan, koca ve oldukça zengin bir hiçliğin içinde. Eksik olan tek şey, insan olmaktı. Sadece insan…
Her Şey Olabilen İnsan
Bugünün dünyasında, insan her şey olabilir. Devlet başkanı, sanatçı, bilim insanı, öğretmen, dindar, zengin, kahraman… Her şey olmanın bin bir biçimi vardır. Fakat bütün bu biçimlerin içinde bir tek insan olmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Oysa insanın herhangi bir unvana sahip olması bir ihtiyaç değildir. İsmimiz, kimliğimiz, statümüz ne olursa olsun, bunlar insanlığın özüne bir şey katmaz. Ama insanın insan olmaya ihtiyacı vardır. Çünkü insan olmak, gelişim tarihinin bütünlüğünü kapsayan doğal bir varoluş halidir.
Temel Kırılma: İnsan Olmamak
Bugünün temel krizi budur: İnsan insan değildir.
İnsan, insanın önünde engel haline gelmiştir. Kendi elleriyle kurduğu kurumlar, sistemler, inançlar ve düzenler insanı insan olmaktan uzaklaştırmakta; onu, insan dışında her şeye dönüştürmektedir.
Dünyanın yaşam alanlarına baktığımızda, her unvana sahip insanı bulabiliriz; ama insan olan bir insanı bulmak zordur. Bu yüzden temel düğüm, politik, ekonomik ya da sosyal değil, insanın kendi varlığıyla kurduğu yanlış ilişkidedir.
Arızanın Görülmesi
Her insan önce şu soruyu kendine sormalıdır: “Ne kadar insanım?”
Eğer burada bir arıza, bir engel, bir sapma varsa, aşılması gereken ilk şey budur. İnsan, insan olma engelini aşmadığı sürece; doğru, iyi, güzel, anlamlı, şefkatli bir yaşamın doğması mümkün değildir.
İnsanın insanla sağlıklı bir ilişki kuramamasının temel nedeni, bu görmezliktir.
İnsan Olmanın Yükü
Peki, neden görülmüyor bu gerçek? Çünkü insan olmak insanın işine gelmiyor.
Bugünün dünyasında insan olmak, insana bir şey katmıyor. Bölünmüş duygularını aşmıyor, arızalı arzularını görmüyor ve bu ona bir unvan kazandırmıyor. İnsan, insan olmayı değil; güçlü, özel, ünlü, başarılı, seçilmiş olmayı istiyor.
Bu yüzden unvanlar için canını verirken, insan olmak için parmağını kıpırdatmıyor. Ve işte bu noktada, insanlığın en derin çöküşü başlıyor: İnsan, insan olmaktan uzaklaştıkça batıyor.
Zihin Kabuğu ve İnsan Olmamanın Perdesi
İnsanı insan olmaktan alıkoyan şey, aslında kendi zihin kabuğudur. Bu kabuk, bilgiyle örülmüş, korkuyla sertleşmiştir. İnsan bu kabuğu kutsar, çünkü onun içinde kendini güvende sanır. Ama o kabuk çözülmeden, insan yeniden doğamaz.
İnsanı İnsan Etme Yanılsaması
Hiçbir insan canlısı, insanı insan etmek için uğraşmamalı, buna soyunmamalı ve böyle bir misyonu kendine biçmemelidir.
Buna ihtiyaç yoktur.
İhtiyaç olan şey, insanı insan etmek değil; insanın insan olmaktan çıktığını fark etmektir ve bu farkındalığı fark ettirmektir.
Ve bu süreç, bizzat insanın kendisinden başlar.
Görmeden Olunmaz
Bu gerçeği görmeden, tanımadan, anlamadan ve dinlemeden; insan olma sürecine adım atamayız. İnsan olmak, sadece varoluşsal bir durum değil, aynı zamanda farkındalığın en doğal halidir. Doğanın, evrenin ve yaşamın özüyle yeniden hizalanmaktır.
Ve belki de tüm insanlık için asıl devrim, bir gün yeniden insan olmayı istemekle başlayacaktır.
Artık yeni bir devrim zamanı: insanın kendine dönme devrimi. Bu devrimde ne bayrak var, ne slogan, ne savaş. Sadece sessiz bir hatırlayış var. Doğaya dönmek değil bu — doğanın kendin olduğunu hatırlamak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.