Bêjdar Ro Amed

Bêjdar Ro Amed

KADIN VE ANALIK KURUMU

KADIN VE ANALIK KURUMU

Uygarlığın Gölgesinde Kayıp Olan Yaşamın Ana Ruhu

Bejdar RO AMED

Giriş

Kadın nedir? Ana kimdir? Ve daha önemlisi, neden birbirine indirgenmiştir bu iki kadim varlık?

Kadın olmak bir varoluş, ana olmak bir şefkat halidir. Ama tarih boyunca uygarlık dediğimiz sistem, bu iki anlamı birbirine zincirlemiş, sonra da ellerine bir çocuk verip: “İşte sen busun” demiştir kadına.

Peki gerçekten bu mudur?

Analık, sadece çocuk doğurmakla mı sınırlıdır? Yoksa yaşamı doğurmak, onu korumak ve ona anlam vermek midir asıl analık?

Kadın ve analık arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmek, analık kurumunu sadece biyolojik çerçeveden kurtarıp yaşamsal, toplumsal ve evrensel bir boyuta taşımak, sorulmamış soruları sormak, görünmeyeni göstermek ve ezberleri bozmak…

Kadın ve Ana Olmak: Özü Kırılan Bir Gerçeklik

Uygarlık sisteminin gelişimiyle birlikte, “ana olmak” kavramı da derin bir dönüşüme uğramıştır. Bu dönüşüm, toplumun yapısını biçimlendiren güçler tarafından yönlendirilmiş; ne yazık ki, bu yönelim analığın özünü aşındırmış, onu gerçek anlamından uzaklaştırmıştır.

Yaşamı kadınsız, kadını yaşamsız bırakan sistem; analığı da bu bütünselliğin dışına itmiş, yalnızca biyolojik bir fonksiyona indirgemiştir. Çocuğunu doğurup büyüten kadın, bir anda yalnızca bu görevle tanımlanan bir varlığa dönüşmüştür. Sanki kadın, çocuğunun sınırlarında son bulan bir varlıktır artık.

Bu anlayışla birlikte, kadın sadece çocukla anılır olmuş; analık, çocuğa adanmış, çocuğa mahkûm edilmiş bir rol hâline gelmiştir.

Uygarlığın Hileli Oyunu: Kadının Yaşamla Bağı Koparılıyor

Uygarlığın büyük oyunu, kadının doğurganlık özelliğini merkeze alarak onu sadece bir aracıya dönüştürmektir. Bu sistemde çocuk doğurmak, yaşamın kendisinin yerine konmuştur. Kadının tüm varlığı, yalnızca bir çocuğun varlığına hizmet eder hâle getirilmiştir. Oysa bu, yapay ve tehlikeli bir analık anlayışıdır.

Analığın Yaşamsal Hâli: Koruyan, Kollayan, Yaşatan

Oysa analık, yaşamı kucaklayan, insanı insan yapan, doğayı ve toplumu bütün olarak gözeten bir varoluş biçimidir. Yaşamsal analık, yalnızca çocuğu değil, yaşamı da koruyup kollamaktır. Bu anlayışla donanmış bir insan, yalnızca biyolojik değil, toplumsal ve ruhsal olarak da “ana”dır.

Kadını yalnızca çocukla sınırlamak, onun potansiyelini daraltır, üretkenliğini sınırlar, yaşamla bağını koparır. Bu durum, kadını edilgen ve bağımlı hâle getirir.

Kültürel İnşa: Kadının Bedeninin Kullanımı

Uygarlık sistemi, kadının bedenini yalnızca doğurmak için değil, kültürel devamlılık için de kullanır. Kadın, erkek egemen bir kültürel yapının içine çekilir. Annelik, bu yapının içinde yalnızca bir görev, bir hizmet olarak yer bulur. Çocuk büyüdüğünde, annenin emeğini değil, sisteme olan sadakatini büyütür.

Erkek kültürü, analığın özünü araçsallaştırmış; kadının bedenini, ruhunu ve emeğini kendi yapısına hizmet eden bir unsur hâline getirmiştir.

Gerçek Analık: Yaşamı Yaşatmak

Yaşamsal analık, çocuğu kadar doğayı, toplumu, insanı ve tüm canlıyı kucaklayan bir hakikattir. Gerçek analık; koruyan, kapsayan, anlayan ve yaşama alan açandır.

Bu anlayışla bakan herkes, kadın olsun erkek olsun, analığın özüne yaklaşır. Çünkü analık yalnızca bir cinsiyete ait değil; bir bilinç, bir varoluş biçimidir.

Çözüm ve Çağrı: Analığın Özgürleşmesi, Kadının Dirilişidir

Artık analığı yeniden tanımlamanın, yeniden hatırlamanın zamanıdır.

Analığı, yalnızca biyolojik bir bağ değil; yaşama duyulan derin bir sorumluluk, doğaya ve insana duyulan sevgi olarak görmenin vakti geldi.

Kadın, yalnızca çocuk doğuran değil, yaşamı doğuran varlıktır. Analık ise sadece çocuğa değil, yaşama adanmışlıktır.

Bu yüzden çağrımız şudur:

Kadını yaşamdan, analığı çocuktan ibaret gören uygarlık sistemini sorgulayalım ve bunu büyüten zihnimizi ve pratiklerimizi gözden geçirelim ve buna karşı duralım.

Analığı özgürleştirelim ki kadın yeniden varolsun.

Kadın varolsun ki yaşam yeniden doğsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bêjdar Ro Amed Arşivi
SON YAZILAR