Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Kafalarımız Neden Uyuştu?

Kafalarımız Neden Uyuştu?

Son günlerde art arda gelen başarılı uyuşturucu operasyonları yapılıyor. Bunlar hem Türkiye genelinde hem de ilimizde yapılan derin operasyonlar. Bu operasyonların gösterdiği bir gerçek var aslında. Uyuşturucu, Diyarbakır’ın ve Türkiye’nin her sokaklarını derinden kuşatmış durumda.

Hangi haber kanalını açarsanız açın ilk gündemde ünlülerin, haber spikerlerinin, fenomenlerin kullandığı uyuşturucudan bahsediliyor. Peki, bu kadar ünlü iş adamlarının, ünlülerin uyuşturucu ile ne işi olabilir diyorsanız yanılıyorsunuz.

Çünkü insanın tatmin arayışı hiçbir zaman bitmeyecek, bu kimi zaman para, kimi zaman sevgi kimi zaman mal, mülk ya da makam olarak artıp gidecek.

Ve sonunda hiçbir şey tatmin etmeyince de sonunda beyinlerin uyuşmasına sıra gelecek.

Bu mesele artık “bizden uzakta bir sorun” değil. Ne sadece belli mahallelerin, ne de yalnızca birkaç gencin problemi…

Bu, toplumun tamamını ilgilendiren bir çürüme tehdidi olmuş durumda.

İlimizde de uyuşturucu meselesi yıllardır konuşuluyor özellikle varoş mahalle arasında yaygın olmadığını bilmeyen yoktur sanırım. Mahalle aralarında, okul çevrelerinde, park köşelerinde başlayan temas, artık dijital mecralara kadar uzanmış durumda. Eskiden “tanıdık biri” aracılığıyla ulaşılan maddeler, bugün birkaç mesajla, birkaç saniyede el değiştiriyor.

Bu tabloyu görmezden gelmek, “bizim mahallede olmaz” demek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.

Uyuşturucu artık yalnızca sokak satıcısının zulasında değil; organize bir ağ, planlı bir ticaret ve bilinçli bir yıkım aracı olarak her yerde karşımıza çıkıyor.

Burada en zayıf halkamız Gençlik,

Diyarbakır genç bir şehir. Bu, büyük bir avantaj olduğu kadar ciddi bir risk de barındırıyor.

İşsizlik, umutsuzluk, hızlı para hayalleri ve aidiyet arayışı… Uyuşturucu tam da bu boşluklardan sızıyor.

Bir gencin uyuşturucuya bulaşması sadece onun hayatını değil; ailesini, kardeşlerini, mahallesini ve geleceğini de etkiliyor.

Bugün ciddiyetle yürütülen operasyonlar sadece bir suç unsuru değil; olası bir hayatın kurtarılmasını sağlayacaktır.

Elbette güvenlik güçlerinin kararlı mücadelesi hayati önemdedir. Ancak açık konuşalım: Sadece operasyonlarla bu mesele bitmez.

Uyuşturucu ile mücadele üç ayaklıdır: Suç örgütlerinin, satıcıların ve dağıtım ağlarının çökertilmesi. Gençlere ve ailelere açık, net ve korkutmadan yapılan bilinçlendirme. Görmezden gelmeyen, susmayan, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” demeyen bir duruş.

Diyarbakır’ın en güçlü yanlarından biri mahalle kültürüdür. Ama dikkat ederseniz bu kültür zayıfladıkça, çocuklarımız sahipsizleşiyor.

Ailelerin “benim çocuğum yapmaz” rahatlığı, en tehlikeli yanılsamadır. Uyuşturucu, “kötü ailelerin” değil; ilgisi eksik bırakılmış çocukların peşine düşmektedir.

Bir çocuğun değişen davranışları, ani para harcamaları, içine kapanması ya da agresifleşmesi görmezden gelinmemelidir.

Uyuşturucu ile mücadele, bir kurumun ya da sadece bugünün işi değildir. Bu, uzun soluklu bir toplumsal mücadeledir.

Susarak değil,görmezden gelerek değil,“başkalarının meselesi” diyerek hiç değil…

Bu mücadele; ailede başlar, okulda güçlenir, mahallede sahiplenilir, devlette kararlılıkla sürdürülür.

Uyuşturucuya karşı verilen her mücadele, aslında bu şehrin ve bir ülkenin geleceğini kurtarmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR