Kendine geç kalmak -4-
Kendi Zamanında Yaşamak
Kendi zamanında yaşamak, zamana yetişmek değil; zamanın içinde kendi ritmini bulmaktır. O ritim ne saatle, ne takvimle, ne planla ilgilidir. İçte akan, dışarıdan değil içeriden belirlenen bir akıştır.
İnsan, başkalarının zamanına uymaya çalıştıkça kendi iç saatini susturur. “Şimdi yapmalıyım.” “Artık geç kaldım.” “Bunu daha önce halletmeliydim.”
Bu cümlelerin her biri, içteki zamanı bastırır. Ama zaman, sana ait olmadığında, Sen de kendine ait olamazsın.
Başkasının hızına göre yaşarsan, bir gün durduğunda kendine çoktan geç kalmış olduğunu fark edersin. Kendi zamanında yaşamak, acele etmemektir. Ama tembellik de değildir. Hareketsizlik değil, yerinde olma hâlidir. İçinden gelenin olgunlaşmasına izin vermektir. Bir meyvenin güneşte yavaşça tatlanması gibi.
Zorlamadan, Bekleyerek, Sabrederek Değil, Sabit ve Sade Kalarak.
Kendi zamanında yaşamak, geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin beklentilerinden sıyrılabilmektir. Geçmiş “çok erken”, gelecek “çok geç” der. Ama senin zamanın yalnızca “şimdi”dir. Ve bu “şimdi”, senin içinden geçtiğinde gerçek olur. Bu yüzden kendi zamanında yaşamak, zamana hükmetmek değil; onunla uyumlanmaktır. Zamanı bir düşman ya da yarış olarak görmekten vazgeçtiğinde o, artık sana karşı değil, seninle birlikte akar. Ve sen, kendi oluşunun ritminde yaşarsın. Kendi zamanında yaşayan biri, gecikmiş değildir. Yavaş da değildir. Sadece, kendi devinimiyle ilerliyordur. Ne kendini ne de başkasını bir yere yetiştirmeye çalışmaz. Çünkü bilir: gerçek olan hiçbir şey, aceleye gelmez. Ve sen, kendi zamanını duyduğunda dünya yavaşlar. İçin derinleşir. Ve ilk kez gerçekten “burada” olduğunu hissedersin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.