Abdurrahim Kılıç

Abdurrahim Kılıç

Rus ruleti oynanırken

Rus ruleti oynanırken

Sonunda beklenen oldu. Aslında olmaması gereken oldu da diyebiliriz ve Rusya askeri gücünü kullanarak Ukrayna’nın bir bölümünü işgal ve ilhak etti.

Tarihsel köken bakımından Ukrayna her ne kadar Rusya’nın bir parçası olarak görülse de sonuçta bağımsız ve egemen bir ülkenin topraklarına girildi.

Süper güç olmanın getirdiği bir kendine güvenmek duygusuyla bu harekat yapıldı. Televizyon ve gazete yorumları ise bu savaş girişimine “haklılık-haksızlık” penceresinden bakıyor. Hiçbir savaşın haklı bir gerekçesi yoktur. Her savaş emperyal ihtiraslarla çıkar.

Bu çağın en büyük iki emperyal gücünden biri olan Rusya, tıpkı ABD gibi kendi sarsılmaz askeri gücünü kullanarak savaşı başlatmış ve Ukrayna’nın topraklarına girmiştir.

Çok yakın tarihte ve hâlâ ABD, birçok ülkede askeri gücünü kullanmıyor mu? Aradaki fark ABD, girdiği topraklarda hak iddia etmiyor. Belki de tarihsel bağlamda oranın bir parçası olma iddiasında bulunamıyor.

Tüm dünya diken üstünde, acaba 3. Dünya Savaşı başlar mı diye kaygılanıyor. Cevaplıyorum, hayır, çıkmaz! Çünkü aslında iki süper benzerin birbirine müdahale etme olanağı yok. Savaş durumunda telafi edilemez “son” yaşanabilir. Nükleer, kimyasal silahların bu kadar geliştiği bir ortamda birbirinin halkları üzerinde denemezler. Ancak yoksul ve gelişmemiş devletlere karşı bu silahları kullanırlar.

Şu an gerek ABD gerek AB argo deyimle Rusya’ya karşı sadece “trip” atıyorlar diyebiliriz. Rusya ambargolarla sindirilecek bir devlet midir Allah aşkına? Oysa Rusya tripe karşı “rest” çekti. Hem Ukrayna’ya beklendiği gibi girdi hem de AB ve ABD’ye petrol ve doğalgaz üzerinden eceli gösterdi. AB ülkelerinin doğalgaz akışı çoğunlukla Rusya, müteffikleri ve civarlarından karşılanıyor.

Açıkçası, bu kış Avrupa çok üşüyecek, diyerek Rusya daha ilk hamlede oyunun rengini değiştirdi. Hem mesele sadece üşümek değil ki, elektrik ve üretim çarkları da durabilir.

Peki bu filler tepişirken biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? Dövizi kur’a bağlamak riskini alarak doğru mu yapmışız? Boğazlardan savaş gemilerinin geçişi meselesi ne olacak? Hem Rusya hem Ukrayna ile yapılan ticari anlaşmalar, çok çeşitli işbirliği alanlarındaki çalışmalar nasıl yürütülecek? Bu savaş, ekonomimizi nasıl etkileyecek? Yakın dönemde Ukrayna’ya satmakla gurur duyduğumuz silahların, uçakların savaşta kullanılması ve etkili olması halinde Rusya’nın bize yönelimi, bakışı nasıl olacak?

Daha aklımda deli ve korkutan çok soru var! Fırtınanın ortasında sükunetle dolaşma becerisini göstermek iradesini ortaya koyabilirsek kârlı çıkarız diye düşünüyorum. Nasıl ki 2. Dünya Savaşı’nda tarafsızlığımızı koruyarak en azından zararın büyüğünden korunduysak, bugün de izlenecek yol, kullanılacak yöntem bu olmalıdır!

Zaten bir ateş topunun ortasında bulunuyoruz. Çocukluğumda Mithat Bereket adında müthiş acar bir muhabir vardı. Toprağı nurla dolsun M.Ali Birand’ın ekibindendi. Ona atfen “Nerde hareket, orada Mithat bereket” denirdi. Son zamanlarda bu deyim adeta bizim için de “cuk diye” oturuyor. Hiç karışmayacağımız birçok ülkede, alanda sahada görünmeye çalışıyoruz. Ama gücümüz ve gücümüzün sınırları belli. Hele bu savaşta risk almak, sahada görünmek bize büyük zararlar verebilir.

Akıllıca davranıp olayları sahanın kenarından izlemek, gelen topları nazikçe ve siyasi kurallara uygun savuşturmak kazandıracaktır. Tekniğin ve her tür hile ve ihanetin ahlaksızca kullanıldığı günümüz dünyasında kendimize yazık etmeyelim.

En kötü barış bile savaştan daha iyidir!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdurrahim Kılıç Arşivi
SON YAZILAR