Aydın Alp

Aydın Alp

ŞİİR DİLİNİN GİZİ (4) VE YIKANMALI BARIŞ ŞARKILARIYLA DÜNYA!

ŞİİR DİLİNİN GİZİ (4) VE YIKANMALI BARIŞ ŞARKILARIYLA DÜNYA!

Peki, sahi nedir imge? Dilin varlık nedeni, yaşamla insan beyni arasındaki etkileşimdir. Dilin doğuşu ve örgünleşmesi, insanın yaşama isteği ve kararlılığından ötürüdür.

Dil, yaşama egemen olma isteğinin sonucudur. Gereksinimin doğurduğu dili oluşturan sözcükler, yaşamdaki varlıkların karşılığıdır. Her sözcük bir imgedir (imaj, görüntü, hayal, tasavvur, tahayyül, hülya, canlandırma, resim, izlenim, benzetme)(1) Somut anlamlı sözcüklerin imgesi, herkes için bir ve aynı olmasa da en azından benzerdir. Örneğin, papatya sözcüğü, p-a-p-a-t-y-a sesleriyle bize bir bitki ve çiçek anlamının yanı sıra, zihnimizde papatya görüntüsüyle de canlanır. İmge, zaten bir zihinsel betimlemedir. Papatya denildiğinde kimsenin gözünün önüne kaktüs gelmez herhalde! Yalnız her zaman tümden bir ve aynı değil. Örneğin, tiyatro, sinema, ev, araba, okul, at, koyun, keçi, tahıl, tütün, meyve, sebze, gece, gündüz...

Somut sözcüklerin, kişinin toplumsal konumuna, donanımına, mesleğine, kişiliğine, yaşadığı çağa, sınıfsallığa, ulusallığa, coğrafyaya, iklim koşullarına, genel anlamda bölgelere ilişkin imgesi farklılaşabilmektedir. Yalnız ortalama bir benzerlik söz konusudur. Bu, somut anlamlı sözcükler için böyle. Bir de soyut anlamlı sözcükler söz konusu olduğunda durum farklılaşır. Örneğin, özgürlük denildiğinde görüntü, tümüyle kişiselleşmektedir. Birinin gözünün önüne alanlar gelebilir, birinin doludizgin koşan atlar, birinin de sevgilisi...

Soyut anlamlı sözcüklerin imgesi özneldir. Bu, soyut anlamlı sözcüklerin tümü için geçerlidir. İmge, zaten var olanı canlandırma olduğu gibi, bir yanıyla da olmayanı düşleyebilmektir. İmge; dildeki bir olanaktır, yaşamı güzelleştirme, estetize etme gereksiniminin doğurduğu bir olanak. Ve şiir dilinde yoğun olarak kullanılır. Yaşamdaki var olanı canlandırdığı gibi, olabilirliği ya da olması gerekeni de canlandırabilir. (2) Sonsuzluğa, bilinmezliğe tutulan bir zihinsel aynadır; uzaya bırakılan yansıtıcılar gibi. Bilimde de imge vardır. Kavramlar, önermeler, kuramlar aracılığıyla olur. Bu, ussal ve nesneldir. Somutlamaya ve bilgilendirmeye yöneliktir. Didaktiktir. Sanattaki imge ise duyular aracılığıyla oluşturulan bir zihinsel betimlemeye yöneliktir. Özneldir, görecelidir, tartışılırdır. Alabildiğine serbest ve zengindir. Çağrışım boyutu vardır. Verili olanla yetinmez; olmayanı da kapsar. Benzetme, alegori, özdeşleştirme, kişileştirme, deyim aktarması, ad aktarması (mecaz-ı mürsel)(3) da imgeyi oluşturan tekniklerdir. Deyimler ve atasözlerinde de imge vardır: Örneğin, “aba altında değnek (sopa) göstermek”, “ağzı kulaklarına varmak” ... vb. deyimlerde soyut bir kavramı; somut sözcükler aracılığıyla anlatma, yani somutlaştırma tekniği vardır. Somutlaştırma da imgeyi yaratan bir tekniktir. Aynı şey atasözleri için de geçerlidir: “Hamama giren terler.”, “Taşıma suyla değirmen dönmez.”, “Atılan ok geri dönmez.”, “Mum dibine ışık vermez.”, “Damlaya damlaya göl olur.” ... vb. kinayeli sözlerin hepsinde de böyledir. İmge, şiirde çok şeydir; ama her şey değil. İmge doğrudandır, birebirdir. Simge ise dolaylı bir imgedir. Sözcüklerin korelasyonundan, dizaynından çıkar. Dağ, güneş, ay, papatya, şarkı, yürek, gelincik, kardelen, yol, sürü, duvar... Sözcükler, diğer sözcüklerle bağlaşıklığında simge düzeyine çıkarılabilir. Bu, dolaylı bir imge olayıdır. Toplumsal simgeler, zaten üzerinde anlaşılmış imgelerdir. Şiirdeki simgeler ise şairin inisiyatifindedir.

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” (Yahya Kemal BEYATLI)

“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden/ Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak/ Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak” (Ahmet HAŞİM)

“Uğruna ölümlere gidip geldiğim/ Zulamdaki mahzun resim/ Haberin var mı/ Görüşmecim yeşil soğan göndermiş/ Karanfil kokuyor cigaram.” ( Ahmed ARİF)

“Hiç bitmese horozşekerim’” (Cahit Sıtkı TARANCI)

İmgenin ilk işlevi, gözleneni ve düşleneni canlandırmadır.

(Gözlenen): “... Yeni başlamış sabahın gözleri uyku doluydu/ Gökten yorgunluk çiy olmuş yağıyordu/ Islak kokusunu duyuyordum dağın taşın/ İncir ağacının altındaydın./ Seni gördüm/ Gördüm./ Yumuşacık pamuk ellerin ineği sağıyordu/ Ayakta durdum, bir tek söz etmedim/ Mango ağacının çiçekleri köy yolunu doldurmuştu...” (Tagore)

(Düşlenen): “... -ve gök gibi renk değiştirerek ansızın/ ister misiniz?/ öylesine yumuşayım, sevecen olayım ki öylesine/ hani, erkek değil de pantolonlu bir bulut desinler bu!” (Mayakovski)

İmge, varlıkların duyularla algılanabilen özelliklerini benzerlerinden ayırt edici biçimde gösterir;

“Bu dağ mengene dağıdır/ Tanyeri atanda Van’da/ Bu dağ nemrut yavrusudur/ Bir yanın çığ tutar Kafkas ufkudur/ Bir yanın seccade Acem mülküdür/ Doruklarda buzulların salkımı/ Firari güvercinler su başlarında/ Ve karaca sürüsü, Keklik takımı...” (Ahmed ARİF)

*Söz, kâr etmiyor! Söz, dökülen kanları temizleyemez! Ah, Allah ayrımsız, bütün insanları korusun! Ah, anaların yüreği yanmasın! Bütün insanlık için, bütün insanlık için:

YIKANMALI BARIŞ ŞARKILARIYLA DÜNYA!

Savaş isteyenler, ölümseverler/ Kına yaksınlar müsait yerlerine/ Kendilerini, savaş uçaklarına/ Tanklara/ Toplara/ Hangar olarak kullandırtsınlar!

Savaş/ İlkel uyaklı bir düzendir/ Rap, rap, rap, rap/ Ruhsuz ve kanlı/ Kahrolsun!

‘En güzel oğulların öldürülüyor hayat’/ Utansın dünya, eğer yüzü kalmışsa/ Ah ölüseviciler, pusucular, korkaklar!/ Vur patlasın, çal oynasınlarda!

Evet, barış şimdi ve her zaman/ Hayallerimizin bile kanatları yaralı!/ Ölümlerden ölüm de ‘beğendirseniz’/ Korktuğumuz için değil/ İnsan kalabildiğimiz için/ Yoksa yüreklerimizden nasıl çıkılır masallara?/

Nasıl çıkılır âşk ve mertlik destanlarına yoksa?/ Barış şarkıları da olmasa/ Tutunacak dalımız kalmayacak hayatta!/ Bu sönümsüz güneşin altında/ Savaştan daha kahredici/ Ne var ki başka!

Bir ölümsüz beşinci mevsime inancımız tam/Coşkulu kanatlar çırpmalı göğümüzde/ Barışın güvercinleridir mahşeri kalabalık/ Evet, şimdi ve her zaman birlikte/ Her kuş kendince öter/ Her insanın sevdiği şarkısı/Akort, hadi arkadaşlar, akort/ Tınılarımız dalların uç kısımlarında patlasın/ Çiçek özü serpilsin üzerimize yapraklarla/ Vaktidir dünya yıkanmalı bir özgürlük şarkısıyla!

Barışın şarkısı yaşamayı haykırır/ Muhteşem yeşil, yağmur ormanlarını/ Hadi arkadaşlar yan yana ve omuz omuza/ Vaktidir yıkanmalı barış şarkılarıyla dünya! AMED’İN KELEBEĞİ J&J YAYINLARI 2018

Not: Olmayacak duaya amin demek de olsa ben yine de söylüyorum: Kahrolsun ölümler ve öldürümler! Hiçbir canlı türünün incinmeyeceği bir dünya dileğiyle sevgiler, saygılar…

Aydın ALP Şubat 2020

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydın Alp Arşivi
SON YAZILAR