Abdurrahman Yel

Abdurrahman Yel

Sırrı’nın Sırrı

Sırrı’nın Sırrı

Çok güzel bir insan kaybettik. Gerçekten çok üzgünüz.

Sırrı Süreyya Önder, neden bu kadar büyük ve kendi içinde çok da benzerlik göstermeyengeniş bir kitle tarafından sevildi?

Neydi sırrı?

Yıllarca babaların çocuklarına, öğretmenlerin öğrencilerine anlattıkları değerleri şöyle bir anımsarsak aslında Sırrı Süreyya Önder’in neden bu kadar sevildiğini ve ölümünün herkesi derinden etkilediğini eminim görürüz.

Babalar çocuklarına, öğretmenler evlatlarına “doğru olun doğruları söylemekten imtina etmeyin” derlerdi. Sırrı’nın sırrı bildiği tüm doğruları naif ve kadirşinas bir şekilde söylemeyi becerebilmesiydi. Her doğru sözü muhakkak güzel bir hikâyeyle süsleyerek aktarabilmesiydi. Doğruları sadece söylemez aynı zamanda özümseyerek yaşardı.

Hakkı savunun, haksız duruma düşmemek için haksızla bir olmayın nasihatini herkes birkaç defa duymuştur ve bu büyük bir erdemdir, Sırrı’nın sırrı her zaman hakkı savunmasıydı. Yanlışı görür dile getirir ve haklının yanında olurdu, güçlünün değil.

Güler yüzlü olmak daen büyük temennilerden, zira güler yüzlü olunca herkes tarafından daha sempatik görülür insan, Sırrı’nın sırrı bunu en sinirli zamanlarda bile yapabiliyor olmasıydı. Hele “Mahmut dur lo”, deyişi hepimizin kulaklarında daha da,Mahmut Tanal’ı bile güldürmeyi başarmıştı. Mecliste “Tırşıkçiler” demesine ne demeli peki? Eleştirirken bile herkesi güldürebilmişti “tırşıkçiler”de dâhil olmak üzere.

Çocuğunun cesur olmasını istemek her babanın isteğidir. Sırrı’nın sırrı bu cesareti her platformda en güzel duruşu sergileyerek göstermesiydi. Ülkenin en cesur kararlarında rol üstlenmesi cesaretini gözler önüne sermekteydi.

Barışçıl olmak peki, kavga eden değil barıştıran kişi olması en büyük arzularındandır ebeveynlerin. Sırrı’nın sırrı bunu her dönemde göstermiş olması.Özellikle de halkların kardeşliği ve çatışmaların bitmesi adına en önde olmasıydı.Bir söyleşisinde Orta Doğu’nun sürekli savaş halinde olmasının sebeplerinden en büyüğü olarak insan olmadan önce başka bir şey olup ayrışmak ve ezmek olarak tespit etmişti. İnsan olmadan önce, güçlü olup zayıfı ezmek, zengin olup fakiri ezmek, Sünni olup Alevi’yi ezmek, erkek olup kadını ezmek, büyük olup küçüğü ezmek ve daha nice ayrıştırma… yani önce insan olmayı becersek bu çatışmaların olmayacağını söyleye bilmesiydi Sırrı’nın sırrı.

Oğlum aslınızı kaybetmeyin her zaman kendiniz olun, geldiğiniz yeri unutmayın ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün diye kimin babası söylemedi ki? Sırrı’nın sırrı kendisine has konuşması, duruşu, doğallığıydı. Geldiği yeri bilir yöresinin ağzını hiç değiştirmedi, yaşadığı toprakları sahiplenir ve değerlerini hiçbir zaman yitirmedi. Kendi olmanın vücut bulmuş haliydi Sırrı’nın sırrı.

Okuyun, gelişin, geliştirin… Sırrı’nın sırrı, bilgi birikim açısından donanımlı olmasıydı. Söyleyecek bir sözü bildiği bir hikâyesi muhakkak vardı ve eğitimi çok önemsiyordu. Hatta Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesini ilk tercihi olarak kazanmıştı. Bitiremese de bilgi sadece okulda olmaz deyip girdiği hapishanelerde bile okuyup kendini geliştirebilmesiydi sırı.

Yine herkesin sahip olması gereken özelliklerden biri de bir sanat ya da spor dalıyla da ilgilenebilmesiydi. Sırrı’nın sırrı, sanatın içinde olan ve sanat camiasında çok sevilen biri olmasıydı. Sinemada gerek oyuncu gerek yönetmen gerekse de senarist olarak heybesinebirçok dost ve başarı sığdırabilmesiydi.

Dışlayıcı hiç olmadı. Türk bir ailenin çocuğuydu ama en az bir Kürt kadar da Kürt’tü. Trakya’da tütün işçisi, Muş’ta ameleydi. Alevi ceminde semah döner, Sünni bir annenin duasıydı. İç Anadolu’da bir seğmenin şerefi, Mardin’de Süryani’nin kardeşiydi. Eskişehir’de öğrenci harçlarına karşı barikat, ermeni yetimhanesinde bir aşçıydı. Aslında Anadolu’nun ta kendisi olmasıydı Sırrı’nın sırrı. Çerkez sürgününde bir hüzün, Botan’da bir çobanın yoldaşıydı. Karadeniz’de kemençenin nağmesi, Diyarbakır’da dengbejin sesiydi. Ege’de zeybek gibi dimdik, Sivas’ın çalan sazıydı. İzmir’de Yorgo’yla rakı masasında memleket meselesi konuşur, Bursa’dabir tekstil işçisinin yorgunluktan titreyen elleriydi.

O yüzden bence onun arkasından susulmaz konuşmak gerekirdi. Çünkü Sırrı Süreyya bu toprakların vicdanıydı, değeriydi. Onu anlamak insanın babasını anlamasıydı, öğretmeninin ne öğretmeye çalıştığını görmesiydi. O yüzden onu UĞURLAMAK, aslında erdeme, değerlere, demokrasiye, cumhuriyete, kadına, çocuğa, ahlaka, ülkesine aslında insanlığa SÖZ VERMEKTİR.Eminim gittiği yerde de şimdi birilerini muhabbetiyle gülümsetiyordur. Işıklar içinde uyu güzel insan.

Gittiğinde arkasından böyle yazılar yazılabilecek, insanların sayısının çoğalması dileğiyle.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Yel Arşivi
SON YAZILAR