SİYASETİN YÖNSÜZLÜĞÜ VE ÇIKMAZIN DİBİ
Dış Dünyadaki Krizlerin Evrenselliği
Yaşadığımız ülke, bölge ve dünya gerçekliğine baktığımızda, tarih boyunca krizler hep var olmuştur. Bu krizler yeni değildir; insanlık tarihinin farklı yoğunluklarda tekrar eden bir sıkışma hâlidir. Bugünkü kriz ise daha geniş, hızlı, görünür ve kapsamlıdır. Devletlerin, toplumların ve siyasetin merkezinde bu yoğun kriz hâli belirleyicidir.
Zihinsel ve Toplumsal Çıkmazın Paralelliği
Asıl soru şudur: Bu kriz dış dünyanın bir olgusu mudur, yoksa insan zihninin binlerce yıldır çözemediği kör düğümün dışa vurmuş hâli midir? Bir an durup bakınca şu çarpıcı paralellik fark edilir: Zihnimizdeki problem yoğunluğu ile dış dünyadaki problem yoğunluğu aynıdır. Zihnin gürültüsü, dış dünyanın gürültüsüne; zihnin karmaşası, toplumların ve siyasetin karmaşasına; zihnin çıkmazı, dünyanın çıkmazına denk düşer. Bu nedenle insan, kendi iç dünyasını dönüştürmeden dışarıda çözüm aradığında, aynı girdapta sadece başka yönlere savrulmuş olur.
İçsel Dönüşümün Kaçınılmazlığı
İçsel dönüşüm gerçekleşmeden dışsal dönüşüm mümkün değildir. Kendinde değişimi başlatmamış, kendi zihinsel düğümlerini fark etmemiş bir insan, en fazla mevcut kaosu yeniden üretir. İnsanlık binlerce yıldır aynı zihinsel yapılar ve bilinç kalıplarıyla yeni bir dünya kurmaya çalışıyor; sonuç ise sürekli genişleyen bir çıkmazdır. İnsan kendi kör düğümünü çözmeden dünya da çözemez; bireyin karanlığı ile toplumun karanlığı aynı kaynaktan beslenir.
Siyasetin ruhu, insanın kendini bilmesinde saklıdır. Kendini tanımayanın sözü ve yönü tutarsız olur. Bugün ülkedeki siyasal alanın en temel sorunu, öz-bilinç eksikliğidir. İnsan önce durduğu yeri, ne söylediğini ve hangi zeminin içinde hareket ettiğini bilmelidir. Bu sorgulama yapılmadan atılan her adım, sahibini bocalatır ve siyaseti güçsüzleştirir.
Politikanın Yaratıcı ve Sorumlu Doğası
Politika, yaşananı görmek ve geleceği şekillendirmek sanatıdır. Bu nedenle yaratıcı duyarlılık, yüksek farkındalık ve ciddi sorumluluk gerektirir. Toplumsal dokunun nabzını tutmadan, ülkenin yönelimlerini anlamadan, küresel dönüşümlerin etkisini kavramadan politika yapmak kuru bir slogan tekrarından öteye geçemez. Siyaset, kalıplaşmış cümlelerin değil, canlı bir kavrayışın alanıdır.
Günceli Okumak ve Zamanı Anlamak
Siyaset, anı duymak değil, anın içindeki işareti çözmektir. Bugün yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel çöküşler siyasetçinin dikkatle çözmesi gereken işaretlerdir. Zamanın ritmini duyamayan siyaset, ne toplumla ne kendisiyle bağ kurabilir, geleceği öngöremez. Her anın kendi dili vardır; bu dili anlamayan siyasetçi günü ve geleceği kaçırır.
Söylemin Rastgeleliğinden Kaçınmak
Bugünün en yaygın sorunlarından biri rastgele konuşmanın siyasete hâkim olmasıdır. Fark etmeden yapılan açıklamalar, bağlamı olmayan çıkışlar ve içi boş propaganda cümleleri toplumsal güveni aşındırır. Tekrarlanan kelimeler politik bir duruş üretmez; ancak derinlikli ve tutarlı çıkışlar bunu başarabilir.
Herkesin bir hikâyesi vardır; fakat siyaset hikâye anlatmak değildir. Asıl mesele, hikâyelerden süzülen hakikati görmektir. Kişinin kendi deneyimini anlaması siyasal derinlik kazandırır; ancak hikâyeyi siyasetin merkezine koymak siyaseti daraltır. Siyaset, kişisel duygulanımların değil, toplumsal gerçeklerle temas eden bilincin alanıdır.
Gerçeği Görebilmek ve Körlükten Kaçınmak
Siyasi yapılarda en yaygın körlük, yanında duran gerçekleri fark edememektir. Yanındaki duruşu göremeyen, yaratıcı önerileri okuyamayan dar zihinlilik, ülkenin siyasetini kısırlaştırır. Bu körlük hem sağda hem sol-sosyalist yapılarda yaygındır: Kendi içine kapanmak, kendinden başkasını yok saymak ve bunu bir duruş sanmak.
Sol-Sosyalist Yapıların Tıkanması
Özellikle sol-sosyalist çizgi uzun zamandır düşüş içindedir. Dogmatik kalıplar, eski ezberler ve tarihsel yüklerin kutsallaştırılması, bu kesimin toplumsal gerçeklere yabancılaşmasına yol açmaktadır. Donmuş dil, mekanik analizler ve yaşamla bağını koparmış örgüt tarzları siyaset üretmek yerine tüketir. Halkı duymamak, toplumsal dinamikleri kavrayamamak ve değişen dünyanın siyasal yönelimlerini okuyamamak, siyaseti insan ruhundan koparmaktadır. İçine kapanan ve dar çevrelere hapsolan kolektif psikoloji, siyasetin gelişimini engeller. Siyaset, toplumla, sokakla, emekle, gençlikle ve zamanla temas ederek gelişir.
Yeni Bir Siyaset Üretmenin Yolları
Yeni siyaset, bölgesel gerçekliği bütünsel okumak; etnik kimlikleri çatışma değil, denge unsuru olarak görmek; sınırları değil, sorunların kökenini dikkate almak; dili, dini ve kültürü siyaset malzemesi değil, toplumsal zenginlik olarak değerlendirmek; gençliğin enerjisini düşüncenin kurbanı hâline getirmemek; kadın gerçekliğini derinliğiyle okuyup kendini ve gerçeği görmek; sahici bir özgürlük anlayışı kurmakla mümkündür.
Son Söz: Siyasetin Başladığı Yer
Siyaset, durulan yeri anlamakla başlar. Duruş net olmadıkça söz ve programın anlamı olmaz. Kendini anlayan toplumunu da anlar; toplumunu anlayan ülkenin derin ruhuna yaklaşır. Çünkü siyasetin ruhu, yüzeysel değil, derin olanların ellerinde yeniden doğar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.