Selim Kaplan

Selim Kaplan

Türkiye’nin korkularına direnci

Türkiye’nin korkularına direnci

Anne, çocuklar üzerindeki otoritesini kaybedince, onları babalarıyla korkutur.

-"Akşam baban gelince her şeyi anlatacağım"deyimi her birimizin hafızasında vardır.

Baba otoritesini kaybedince; çocukları sevdikleri şeylerden mahrum bırakmakla, fakirlikle, dışardaki tehlikelerle korkutur.

  • "Eğer bu kafayla gidersen, bir baltaya sap olmaz, serserinin biri olur, çöplerden beslenir, mafya babalarının kölesi olursun" tarzında söylemler, bir kısım babaların kullandığı argumanlardır.

Yetmişli yıllarda siyasiler, vatandaşı karşıt görüşleri olan irtica, faşizm, komünizm ve bölücülükle korkutur yandaşlarını ve oylarını arttırmaya çalışırlardı.

2023 seçimlerinde, muhalefet vatandaşı açlıkla, yoksullukla korkuturken, iktidar partisi vatandaşı PKK ve LGBT gibi sunigüvenlik iddaları ile korkuttu.

Vatandaş güvenlik kaygılarını ciddiye aldı ve mevcut iktidarın devamına karar verdi!

Dört ay sonra yapılacak yerel seçimlerde, aynı senaryo yeniden mi oynanacak, kim milleti ne ile korkutacak, hep beraber göreceğiz.

Anne ve babaların korkuları, büyüyüp çoluk çocuğa karışınca, geride birer hatıra olarak kalır.

Politikacıların korkuya ilişkin iddaları, seçimler bitince, ya da iktidarlar değişince, unutulur gider.

Ama; vatandaşının güvenine, coğrafyasının değerlerine, tarihinin öğretmenliğine, sahipliklerinin değerine ve gücüne güvenmeyen devletlerin, korkuları ile atacağı adımların telafisi yoktur!

Bunların bir kısmı ile hafızamızı tazeliyelim:

1878 yılında Osmanlı Devleti, Rusya'nın Doğu Anadoluda bir Ermeni Devleti kuracağı korkusu ile İngiltere’nin kendisine destek olması için, Kıbrıs'a geçici yerleşmesine onay verdi. Bu onay İngiltere'nin Kıbrıs'ı işgal etmesine yol açmıştır. Bu gün hala Kıbrıs'ın bir kısmı İngiltere'ye aittir. Bu sayede, 150 yıldır İngiltere doğu Akdenizi kontrol etmektedir.

1950'li yıllarda ABD, Rusya'nın topraklarımızı işgal etmesi ve Komünizm'in ülkemize yerleşmesi korkumuza karşı, bizi korumak için;

  • Ülkemize füzeler yerleştirmiş,
  • İncirlik Hava Üssünü kurmuş,
  • Eğitim sistemimizi Fulbright Komisyonu vasıtası ile kontrol altına almış ve bu kontrol halen devam ettiğinden, ülke lise ve üniversite mezunu işsizler ordusuna sahiptir.
  • ABD, adına Marshall yardımı denen uygulama ile uçak, tank, şeker,yağ vb.malzeme ve cihazları bedava vererek, Sanayi ve tarımdaki bütün kazanımlarımızı yok etmiştir. Bedava mal, zamanla bal yerine zehir olmuş ve eller teknoloji, tarım ve sanayide Ay'a giderken, biz yaya kaldık.

Coğrafyamızdaki diğer örneklere bakalım;

1980'li yıllarda ABD, Suudi Arabistan'a gitti ve bana topraklarında üs kurmak için kiralık yer ver, sana olacak,özellikle İran gibi herhangi bir tehditte seni korurum dedi.

ABD'nin amacı, Arap topraklarında İncirlik benzeri bir üs kurmak ve bu sayede; Arap toprakları, Basra Körfezi ve Hint Okyanusunu kontrol altında tutmaktır.

Suudi Arabistanolmaz dedi, bu topraklar Müslümanlar için kutsaldır, buradayerleşmeniz Müslümanların tepkisini çeker.

1990 yılında ABD, Saddam’ın yönettiği Irak’ın Kuveyt’te girmesini teşvik etti.

Irak Kuveyt’ti işgal edince, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Arap yarımadasındaki ülkeler bunu kendilerine tehlike gördüler ve Irak’ın kendilerine de saldırabileceği korkusu ile topraklarında ABD’ye üs verdiler.

Böylece, ABD para ile yaptıramadığından daha fazlasına, Arap Devletleri’ninkorkularıyla kendisine verdikleri ile sahip olmuş oldu.

ABD’nin Arap ülkelerindeki üsleri

Psikolog Maslow’un, insana dair ihtiyaçlar teorisinin, ilk basamağında karnını doyurmak, ikinci basamağında,korkulardan kaynaklanan güvenlik ihtiyaçları var.

Güvenlik, başta insan olmak üzere bütün canlılar için vaz geçilmez ihtiyaçtır.

Eğer korkularınıza karşı, birilerinin gücünü kullanırsanız onların kölesi, öz değerlerinizle kendinizi korursanız, güçlü ve kendinizin efendisi olursunuz.

Bir ülkenin korku ve kaygılarında kendisini korumakta başarılı olması için öz değerlerinin güçlü olması gerekir.

Ülkelerin öz değerleri milli gücününunsurlarını oluşturur. Bu unsurlar; siyasi, askeri, ekonomik, coğrafi, demografik, sosyo-kültürel, bilimsel ve teknolojik güçlerden oluşur.

Milli gücün unsurlarının hammaddesi insandır.

İnsanıngüçlü olması da eğitimlivedevleti ile barışık olması ile mümkündür.

Yakın zamanda yayınlanan,OECD ülkelerindeki 15 yaş gençlere uygulanan,uluslararası 2022 PİSA testi sonuçlarına göre, 81 ülke arasında ortalarda olduğumuz ve insanlarımızın eğitiminde iyi olmadığımız,eğitimde almamız gereken daha çok yol olduğunu göstermektedir.

İnsanımız devleti ile devletimiz insanı ile ne kadar barışıktır?

Bu sorunun cevabını; yetişmiş insan gücümüzün diğer ülkelere kaçması, adalete olan inancımızın gittikçe zayıflıyor olması, kendinden olmayanların, Anayasa Mahkemesi başkanının dahi teröristlik ile yaftalanıyor olması, v.b. gibiveriler ile değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyorum.

Korku, riskleri tanımamıza ve kendimizi korumak için önlem almamıza fayda sağlıyorsa iyidir. Ama eğer korku, bizi telaşa sürüklüyor ve başkalarının bizi korumasına ihtiyaç duyuyorsak, işte o zaman yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, felaketimiz olur.

Bu günlerde uçak almak ve para bulmak için, kapı kapı dolaşan Türkiye’de yanlış yönetimlerden dolayı, korkuların, geçmişimize etkileri malumdur.

Son birkaç yıldır, devletin ayarları ile oynanan ülkemizde, varlığımıza dairkorku ve kaygılarıngeleceğimizeetkisinin nasıl olacağını, çevremizdeki örneklerden hareketle varın bir de siz düşünün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR