Ömer Serdar Kaplan

Ömer Serdar Kaplan

VENEZUELLA BAĞLAMINDA BAZI DEĞERLENDİRMELER

VENEZUELLA BAĞLAMINDA BAZI DEĞERLENDİRMELER

Kendi evini-ailesini uyumlu, barışık ve adalet içre kılan dışarıdan gelecek fitne ve saldırılara karşı da dirençli ve güçlü kılmış olur.

Evini-ailesini bu halde tutamayan ise her tür saldırı ve fitneye açık olur ve darbelenir. Ülkeleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Zalim ve zorbalar, hegemonik Küresel despotlar elbette kendilerine yarayanı yapacaklar ve buna karşı çıkmak eleştirmek gereklidir. Karşı çıkılmaz, tavır alınmaz ise zorbaların yaptıkları yapacaklarına yol olur.

Ancak bu zorbaların yapıp ettiklerine mahal veren içeride mevcut olumsuzlukları, örtmek, halı altına süpürmek, geçici bir muhafaza veya erteleme sağlasa da devamında yeni ve daha sofistike ve güçlü müdahalelerin kapısını hep açık tutacaktır.

Asıl olan nedir?

Asıl yapılması gereken nedir?

Sürdürülmesi gereken siyaset ve tutum ne olmalıdır?

Yapılan hataları tespit etmek, hataları düzeltecek yollar bulmak ve düzeltmek gerekmez mi?

Kendini sorgulanmaz, eleştirilmez kılmak sorun ve hataları giderici midir?

Şair der ki; “onlar ki lafla verirler dünyaya nizamat, binbir teseyyüb var hanelerinde.”

Kendi hanesini düzeltmeyenin dünyaya nizamat vermeye kalkışması trajikomik değil midir?

Venezuella’da meydana gelen gelişmeleri değerlendirirken elbette ABD’nin müdahalelerini görmek, eleştirmek ve karşı çıkmak gereklidir. Tıpkı Mısır, Irak, Suriye, Afganistan müdahaleleri gibi.

Ancak ABD’nin yaptıklarını eleştirmek ve karşı çıkmak ile beraber bu müdahalelere kapıyı açık tutan yapıları da sorgulamak ve eleştirmek gereklidir.

Eğer bu yapılmaz ise, sadece hamaset ve sloganik tavırlar geliştirilirse başka coğrafyalarda, başka zeminlerde benzer durumların oluşmasını çağrıştıracak sistem ve duruşların varlığının üstü örtülürse, yapılan iş sadece günü kurtarma ve sonuçsuz bir duruş ile yeni zorbalıkların imkanlarını oluşturmak olacaktır.

Oysa sorgulamak, eleştirmek ve doğruyu arayarak bulup uygulamak, gelecekte başka coğrafya ve zeminlerde bu tarz girişimlerin önleyici asıl gücünü oluşturacaktır.

Venezüella örneği yeni bir yol ve yöntem denemesidir.

Maduro, Ülkesinin sorunlarını çözmek yerine büyümesine neden olan sekter sol politikalar uygulamaktadır. Haksızlık ve adaletsizlikler yapmaktadır. Maduro’nun bu tutum ve uygulamalarını eleştirmek ve karşı çıkmak, düzeltilmesini istemek gereklidir.

Ancak ABD’nin muhalefetten devşirdiği bir siyasetçi ile yola çıkması, onu başkan olarak ilan etmesi, ona uluslararası destekler sağlamaya çalışması, onun üzerinden Venezüella’ya zaten uygulamakta olduğu ambargo ve kuşatmayı arttırması, Venezüella’nın mal varlıklarına el koyması, bu yöntemle kendisiyle yürümeyen bir “başkanı” devirmeye kalkışması asla kabul edilebilir değildir.

Eğer dünya bu yöntemi kabul eder, sindirir ise, ABD artık nerede kimi istemiyorsa muhalefetten bir lideri devşirecek ve devşirdikleriyle sürekli kendine bağlı kuklaları iktidara getirmeye yol bulmuş olacaktır.

ABD’nin hegemonik ve zorbalık yöntemlerinde; Kızılderili soykırımı, işgaller, askeri cenahlara darbe yaptırmalar, terör örgütleri oluşturarak kaos oluşturmalar, mevcut terör örgütlerini birer aparat olarak kullanmalar, yöntem olarak hep var ve uygulanmaktadır.

Ancak Venezüella’da yapmaya çalıştığı iç savaşa kadar sürüklenmeye müsait bir kaos planıdır.

ABD kendi menfaatleri uğruna, küresel sermayenin daha bir semirmesi adına her yolu mubah görmekte, her yeri karıştırmaktan kaçınmamaktadır. Bir çok Ülkede bu tutumlarına destek vermekten kaçınmamaktadır.

Dünya insanları açısından ABD tam bir dehşet senaryosudur.

ABD açısından durum bu olduğu halde, hedef aldığı Ülkelerin ise içlerinde var olan sorunlar-hastalıklı halleriyle bu tür karıştırma, müdahalelere kapı araladıklarını görmek gerekmektedir.

Her Ülkenin ayakları üzerinde durabilmesi için öncelikle hastalıklarını tedavi etmesi, sorunlarını korkusuzca tespit ederek çözecek cesareti göstermesi ve açık olan kapıları kapatması gereklidir.

Elbette her ülkede içeriden devşirilen ve sözüm ona iktidar olmak adına ABD ile veya başka bir zorba hegemonik güç ile iş tutanlar olacaktır. Ancak, bu tür devşirilenlerin halkta bir karşılık oluşturmalarının var olan sorunlu alanlardan kaynaklandığı gerçeğini görmek ve sorunlu alanları çözerek halk karşılıklarının en minimum noktalara indirgemek kaçınılmaz bir mecburiyettir.

Her Ülkede sorunlu alanlar farklılıklar gösterebilir. Yaşadığımız coğrafyada ve Ülkemizde sorunları etnik (Kürt), mezhebi (Alevi-Sunni), din-laiklik ve ekonomi olarak görmek gereklidir.

Bu sorunların her birisi Cumhuriyet ile yaşıttır. Ekonomik sorun ise Osmanlıların son döneminden başlayan ve kökleri yanlış politikalar nedeniyle oluşan Düyun i Umumiye kadar gider.

Bu sorunlar ismen tespit ediliyor ve fakat çözüm yolları kararlılıkla, cesaretle aranarak bulunup uygulamaya konulmuyor bu nedenle de sürgit devam ediyor. Oysa her sorun çözülmedikçe büyüyor, yaygınlaşıyor, müdahalelere açık alanları arttırıyor.

Sorunları yok saymak, görmezden gelmek veya çözümü hep ertelemek sürekli kan ve güç kaybettirir.

Ailesini güçlü ve korunaklı kılmayan/kılamayan, koruma imkanlarını da kaybeder. Son dönemlerde sanki saydığımız bu sorunlar yokmuş gibi, aileyi hedef alan uygulama ve düzenlemelere de şahit olmaktayız. Yani yeni bir sorunlu alan daha icat ve inşa edilmektedir.

Aile yapısına; feminist ve cinsel eşitlik ekseninde yapılan saldırılara karşı çıkmak da bir gerekliliktir ve bunu geciktirmek yarın dönüşü mümkün olmayan noktalara sürüklenmeyi beraberinde getirecektir.

Venezüella’ya destek verilmeli elbette. ABD politikalarına karşı çıkılmalı, Rusya politikalarına karşı çıkılmalı, Çin yayılmacılık ve arsızlığına karşı çıkılmalı, bunların zorbalıklarına karşı çıkılmalı elbette. Ancak bu karşı çıkma ve eleştiriler yapılırken hemen hanemize dönmeli ve var olan sorun ve hastalıkları ötelediğimiz yerden gündemimize alarak, makul ve uygulanabilir çözüm yollarını derhal üretmeli ve uygulamaya koymalıyız ki ailemizi koruyabilelim.

Wesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Serdar Kaplan Arşivi
SON YAZILAR