Ahmet Özmen

Ahmet Özmen

Ah şu çocuklar…

Ah şu çocuklar…

Günümüzün çocukları çok hızlı öğreniyorlar. Daha bebekliklerinde bile ışık, ses, görüntü içeren uyarıcılarla tanışıyorlar. Bu uyarıcılar algılarını geliştiriyor. Televizyonda çocuk kanallarını izlerken ekrandaki objelerin çok hızlı hareket ettiğini ve kendi çocukluğumuzdakilerden çok farklı olduklarını fark ettim.

Bizim çocukluğumuzda izlediğimiz filmlerdeki karakterler sevimli, diksiyonu düzgün, ağır hareket eden iyilik perileriydi.

Şimdikiler ise görüntüleri ve yaptıkları ile nerdeyse birer canavar gibi. Filmlerin nerdeyse tamamı şiddet ve küfür içeriyor.

İnternet ve sosyal medyayı çok etkin kullanıyorlar. Zamanında bilgisayar ve teknoloji eğitimleri vermiş birisi olmama rağmen zaman zaman kendi çocuklarımdan bu konularda danışmanlık almak zorunda kalıyorum.Bizim gençlik yıllarımızda tanıştığımız birçok durumla çok küçük yaşlarda tanışıyorlar. Bir öğretmen olarak ebeveynlerden “çocuğum çok zeki, her şeyi biliyor, bizimle bir büyük gibi sohbet ediyor.” gibi söylemleri sıklıkla duyuyoruz.

Nerdeyse tamamının elinde dijital oyuncaklar var. Cep telefonları aracılığıyla internete ulaşmaları çok kolay bir durum. Kendilerini 18 yaşından büyük gösterdikleri birden çok sosyal medya hesapları var. Ve bu durumu maalesef kendi sosyal, psikolojik ve akademik gelişimlerini destekleyecek şekilde kullanmıyorlar. Sosyal medyayı temel iletişim aracı olarak görüyorlar. Bu bilgisayar dâhileri kendi başlarına bakkaldan ekmek alıp gelmeyi başaramazken, gerçek hayatta arkadaş bulmakta sıkıntı yaşıyorken sosyal medyada onlarca arkadaşa ya da takipçiye sahip oluyorlar. Günlük iletişimlerinde kullandıkları dil çok kötü. Benim bu yaşta bile anlamını öğrenemediğim argo sözcükleri başarıyla kullanıyorlar.

Başkalarının kişiliklerine saygıları yok denecek seviyede, insanların kusurlarını çok rahat teşhir edip alay konusu yapabiliyorlar. Diğerlerine karşı destekleyici değiller. Sanatla, sporla, kültürle işleri olmaz. Onlara nerden geldiklerini anlatmada başarılı olamadığımız için nereye gittikleri ile ilgili bizde bir fikir sahibi değiliz. Geçmişleri ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar.

Bu durumun farkına varan Kimi aileler, çocuklarının sosyal becerilerini geliştirmek ve daha sağlıklı bir çocukluk yaşamalarını sağlamak için onları okul dışında sosyal ve kültürel etkinliklerle desteklerken kimileri de çocuğu okula göndermekle bütün problemleri çözdüklerini düşünüyorlar.

Eğitim düzeyi yüksek ailelerdeki durum sanki biraz daha sıkıntılı. Onların çocukları bütün sınavlarda başarılı olmak zorunda. Sokakta arkadaş edinmeleri, sosyal becerileri gelişmiş bir birey olarak yetişmeleri mümkün değil bu çocukların. Bütün yaşamları test ve tost arasında sıkıştırılmış durumda.

Öğretmenlerimiz bu çocukları tanıma ve öğrenme ortamlarını onların ihtiyaçlarına göre dizayn etme konusunda başarılı değiller. Birçok öğretmenimiz, kendileri zamanında nasıl öğrendiyse bu gün aynı yöntemlerle çocukların öğrenmesini bekliyorlar. Çocuklar niye dersinizde başarısız diye sorduğunuzda, “ben anlattım, tekrar anlattım ama anlamıyorlar” cevabını sık duyarsınız. Her çocuğun farklı bir öğrenme şekli olduğunun farkında olmadıkları için çocukları tanıma ihtiyacı da duymuyorlar.

Uzun lafın kısası bu çocuklar bizim öğrendiğimiz gibi öğrenmiyorlar.

İlgilendikleri şeyler farklı.

Sevdikleri şeyler farklı,

Dünyaları farklı.

Bizim çocukluğumuzda lüks değeri olan birçok obje onlar için antika niteliğinde. Bizim düşünce tarzımızın da onlar için antik olması an meselesi.

Belki de onlara kendi doğrularımızı dayatmaktan vazgeçmekle başlamalıyız. Onların büyüdüklerinde yapmalarını istediğimiz birçok meslek büyüdüklerinde ya yok olacak ya da çok değersizleşecek. Geleceğin dünyasında onların yaşayacağını unutmadan hazırlanmalıyız. Bugünün normlarına göre değil geleceğin ihtiyaçlarına göre donatmalıyız onları.

Enerjimizi onları kendimize benzetmeye harcamak yerine onları geliştirmeye harcamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Özmen Arşivi
SON YAZILAR