KÜBRA ÖZSAT

KÜBRA ÖZSAT

Akran Zorbalığı

Akran Zorbalığı

Kübra Özsat

Son zamanlarda medyaya yansıyan haberler, okullarda akran zorbalığının giderek daha görünür hale geldiğini gösteriyor. Bir öğrencinin sınıf arkadaşları tarafından telefonla kaydedilip sosyal medyada alaya alınması, bir başka çocuğun fiziksel şiddete maruz kalması ya da gruplar halinde dışlanması… Bu görüntüler, yaşananların basit bir tartışma değil; giderek büyüyen ciddi bir sorunun habercisi olduğunu gösteriyor.

Akran zorbalığı, en genel tanımıyla bir çocuğun başka bir çocuk tarafından kasıtlı, tekrarlayan ve güç eşitsizliğine dayalı biçimde fiziksel, sözel ya da psikolojik olarak incitilmesidir. Yani bazen fiziksel bir müdahale, bazen alaycı bir söz, bazen de bilinçli bir dışlama aynı derecede yıkıcı olabilir. Hele ki dijital çağda, bu zorbalığın en görünmez ama en yıkıcı biçimi olan siber zorbalık, çocuğun evine kadar uzanıyor. Okulda yaşanan bir olay, gece yarısı gelen bir mesajla ya da sosyal medyada yayılan bir içerikle çocuğun hayatında yeniden canlanıyor.

Zorbalığa maruz kalan çocuklar, çoğu zaman ağır psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Depresyon, kaygı bozukluğu, uyum problemleri, özgüven kaybı ve intihar düşünceleri bu çocuklarda daha sık görülüyor. Üstelik bu olumsuzluklar çocuklukla birlikte sona ermiyor. Ne yazık kı yetişkinlikte de dönüşerek devam ediyor. Dolayısıyla bugün görmezden gelinen bir zorbalığın, gelecekte çok daha derin yaralar bırakma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Peki ya zorbalığı yapan çocuk? Çoğu zaman düşündüğümüz gibi yalnızca “güçlü” olduğu için böyle davranmaz. İçinde taşıdığı öfke, değersizlik duygusu ya da çözülmemiş travmalar, başka birine yönelttiği şiddetin kaynağı olabilir. Bu nedenle meseleyi yalnızca mağduru korumak çerçevesinde değerlendirmek yetersizdir. Asıl önemli olan, hem mağduru hem de zorba davranış gösteren çocuğu destekleyebilmektir. Çünkü iyileşmeyen bir yara, başka bir yarayı doğurur.

Tam da bu noktada, müdahale süreçleri büyük önem taşır. Zorbalıkla mücadelede en etkili yöntemlerden biri okul temelli programlardır. Bu programlarda çocuklara yalnızca zorbalıkla baş etme becerileri kazandırılmakla kalmaz; aynı zamanda empati geliştirmeleri, farklılıklara saygı duymaları ve sağlıklı iletişim yollarını öğrenmeleri sağlanır. Ayrıca zorba davranış gösteren çocuklara da psikolojik destek sunulması, bu döngünün kırılmasında kritik bir rol oynar.

Peki yetişkinler olarak bizlere düşen sorumluluk nedir? Öncelikle sessiz kalmamak. Çocuğun içine kapanması, okula gitmek istememesi, arkadaşlarından uzaklaşması bize bir şey anlatır. Aileler, öğretmenler ve rehberlik servisleri bu işaretleri görmezden gelmemeli, harekete geçmelidir. Zorbalığın sıradanlaştırılmadığı, şakanın ötesine geçtiğinin bilindiği bir kültür inşa etmek zorundayız. Çocuklara empati, nezaket ve farklılıklara saygı küçük yaşlardan itibaren öğretilmeli. Unutmayalım, zorbalık görmezden gelindikçe büyür ve karanlığını çocuklarımızın geleceğine taşır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
KÜBRA ÖZSAT Arşivi
SON YAZILAR