Abdurrahim Kılıç

Abdurrahim Kılıç

Bir barış adamı: Sait şanlı

Bir barış adamı: Sait şanlı

Tarihin akışı içerisinde bazı insanlar vardır ki, görünürde küçük, ama etkisi büyük işler başarmışlardır. Bu insanlar, aşılmaz denen yüksek dağlarda, derin vadilerde bir patika yol açar gibi ayak izlerini bırakıp gitmişlerdir. Sonra insanlık ihtiyaç duyarsa o yolları kullanır, genişletir, güzelleştirir. Şayet insanlık ihtiyaç duymazsa da o patikalar insanlığın hafızalarında güzel anılar olarak hep canlı kalır.

İnsanlık tarihi hep küçük adımlarla atılmış, büyük değişimlerin, unutulmazların tarihidir. Değiştiren, dönüştüren insanlar bu hırçın ve acımasız dünyaya bir tatlı seda bırakıp giderler. Yazılmış koca koca kitapların dipnotları gibi bir kenarda durur ve yaşar adları.

Vefakâr toplumlar ya da kültürü önceleyen kadirşinas milletler, bu tip insanları ölümsüz kılmak, adlarını yaşatmak için vakıflar kurar, önemli kurumlara, yerlere adlarını verir. Ya da üstlendikleri misyonu yaşatarak, hatta ödüller, yarışmalar koyarak onları unutulmaz yapar, gelecek kuşaklara örnek kişilik olarak emeklerini, mücadelelerini, üretimlerini aktarır.

Diyarbakır bu bağlamda tarihsel birikimiyle çok değerli şahsiyetleri barındırmış, bağrından çıkmış sanatçısına, yazarına, siyasetçisine, sporcusuna vefayı asla unutmamıştır. Ummanlar kadar geniş sevgi dolu yüreğinde değerli insanlarının adlarını surların bazalt taşlarına işler gibi ilmek ilmek nakışlamayı vefa bilmiştir.

Ben hep böyle bildim Diyarbekir’i, kalbim bildim, kendim bildim, aşk bildim, vefa bildim, sadakat bildim, güzellik bildim…

Ben Diyarbekir’i beden dibinde birlikte içilen bir bardak çayın hatırını kırk yıl minnet sayan insanların diyarı bildim…

Ben Diyarbekir’i sevgiyle sunulan bir tas sıcak çorbanın, bir şiş ciğerin, bir avuç leblebinin hatırını gönlünde sızı sayan insanların diyarı bildim…

Ben diyarbekir’i aşkla paylaşılan bir düşün sırrını kırk yıl zindanlarda sürünse dahi dostunu ele vermeyen sadakat diyarı bildim…

Ben Diyarbekir’i yuvasını her çaresize açan insanların yaşadığı ulu bir dergâhın vefa diyarı bildim…

Peki, nasıl olur da bu kentte yüzlerce kan davasını çözmüş, barışın ve adaletin elçisi olmuş Sait Şanlı adını hiçbir yerde görmüyoruz.

Bu kentin tarihine sevgi, kardeşlik, adalet ve barış eken bu güzel insanı nasıl unuturuz! Yüreğinde taşıdığı o çocukça heyecanı, paylaşmaktan korkunç bir haz alan o derin bilgeliğini sürdürecek ve bu kentin kadim kültürüne katacak bir duyarlılık yok mu bizde!

Ben, Sait Şanlı’yı ilk kez bir taziyede tanımıştım. Elimi iki avucunun içine alıp Kürtçe “Ez qurbana sere ciwana bim!” deyişindeki o sıcak samimiyetiyle tanımıştım.

İkinci karşılaşmamız Ofis semtindeki Konuk Evi-Yüksek Kahve önünde olmuştu. Kimse bilmez, ben bir sırrı söyleyeyim: 

Tarih 13 Eylül 2006, Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nın köşesinde bir patlamada birçok çocuk katledilmişti. Üç gün sonrasıydı, 16 Eylül’dü, Yüksek Kahve’de arkadaşlarla herkes gibi bu vahşeti konuşuyorduk. Tam o sırada Sait ağabey oradan geçiyordu. Ona seslenerek bir çayımızı içmesini istedim. Gençleri, insanını hiç kırar mı, büyük bir sevgi ve saygıyla masamıza katıldı. Arkadaşlarla tanıştırdım. Sohbet esnasında bir arkadaşımız Koşuyolu’nda patlamanın olduğu yere bir anıt yapılmalı ve bu vahşet unutulmamalı, dedi. Sait ağabey, heyecanla kalk gidiyoruz deyip arkadaşı aldığı gibi o zamanki belediye başkanı Osman Baydemir’e götürdü. Dönüşte ikisi de gülümsüyordu.

İşte Koşuyolu Parkı’ndaki kayıp annelerinin her hafta oturdukları İnsanlık Anıtı böyle bir hikâyeyle yapıldı. Sait ağabeyin duyarlı ve sıcakkanlı ruhu olmasaydı, unutulup gidecekti. Aracı olması istenen hiçbir duruma seyirci kalmaz, ertelemezdi. Yeter ki insanına bir faydası dokunsun, yeter ki amaç barış, sevgi, saygı, güzellik olsun.

“Affetmek, cesaret ister!” sözünü duyanınız var mı? Çözdüğü tüm davalarda sait Şanlı’nın en can alıcı cümlesiydi. Birçok kan davası ve cinayetlerin kentimizde ve bölgemizde yaşandığı bu zor günlerde Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen bu değerimizi unutmamak gerekir. Hatırlamak, vefa ister; affetmek ise cesaret…

Ruhu şad olsun!

 

 

           

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdurrahim Kılıç Arşivi
SON YAZILAR